tag:blogger.com,1999:blog-79010418555325935552024-02-19T03:24:00.915+01:00ranable on airsamimiyetsiz ve terbiyesiz, yok yok experimental ve sentimental bir ranable icin elele.ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.comBlogger113125tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-70784082537866650032021-05-23T23:28:00.001+02:002021-05-23T23:28:32.207+02:00babam<p>neredeyse bir sene olacak, elbette düşünmeden geçirdiğim gün yok, ağlamadan geçirdiğim gün de azdır. dış görünüşüm gibi, huyumun suyumun da bir çok açıdan babama benzediği doğru. hastanede geçirdiğimiz son günün sonunda, cenaze sırasında, sonraki haftalarda metanetli oluşum da ondan herhalde. babamı ağlarken çok az görmüşümdür. bir cevdet dedemin vefatını öğrendiğinde bir de fabio abi öldüğünde net hatırlıyorum ağladığını. muhakkak başka zamanlar da olmuştur. bu sene en çok bunları düşündüm. o da metanetli görünüp benim gibi gizli gizli hep ağladı mı acaba? yemek yaparken, çalışırken, televizyon izlerken, tuvalette, sabaha karşı uyandığında.. bilmiyorum. bildiğim yerden başlayayım.</p><p>en sevdiğim özelliği merhametli oluşu. birisinin başına gelen kötü bir şeyden bahsettiğinizde ya oradan kaçmak ister ya da yüzünü buruşturup eliyle yüzünü örterdi. bazen de ikisi birden. eli yüzünde hızla öbür odaya kaçtığını görür gibiyim. zaten kan görmeye dayanamz, işin içinde bir de kan revan varsa tutmak mümkün değil.</p><p>çoğunlukla insanları önce iyi tarafından görmeye çalışırdı, yaptıklarına ettiklerine bir anlam vermek zorken aklına gelmeyebilecek ihtimalleri göz önünde bulundurur, anlayışlı davranırdı. biri borcunu mu ödemedi, olsundu, demek durumu yokmuştu. biri sözünü yerine mi getirmedi, demek ki başka bir işi çıkmıştı. kimi zaman da durduk yere saman alevi gibi bir anda köpürür, bu aynı sebepler için yok yere insanlara kızar fırçalardı. özellikle de ilerleyen yaşlarında. evde bir iş yapılacaksa o iş bitene kadar neye kızacağı hiç belli olmazdı, bir usta dünya iyisi iken, bir diğeri daha baştan sınıfta kalırdı, bir daha da gözüne giremezdi.</p><p>doğru ve dürüst bir insandı. herhalde ömer ulusoy sözlükte bir madde olsaydı karşılığı bu olurdu. neden ve nasıl bilmiyorum. sanırım başka türlü olmayı kendine yakıştıramazdı. zaten hayat boyu kendiyle hesabı bitmeyen insanların en çok uğraştığı, en çok zorlandığı şey kendine hesap vermek değil mi? dini inanca veya dışarıdan empoze edilen bir ahlak veya yasa taslağına dayanmadan iyi bir insandı. ne güzel ki, bunun için de hep hak ettiği saygıyı gördü.</p><p>çok okur, çok düşünür, az konuşurdu. kederini de sevincini de paylaşmakta zorlanırdı. herhalde bu içe kapanık yapısı içki ve sigara bağımlılıklarını uzun yıllar en iyi dostu yapmıştı (tanju okan dinlemezdi ama şarkıdan haberi vardır muhakkak.) keşke biraz daha hayattan zevk alan, daha az dertli bir yapısı olsaydı, belki daha uzun yıllar yaşar, belki de yaşadığı kadarından daha mutlu olurdu. aslında çok muzır, yeri geldiğinde hepimizi çok güldüren espriler yapardı ama bunları pek nadir ve pek sağa sola belli etmeden yapardı, o yüzden çok yakınında olmayanlar bilmem bundan haberdar mıydı.</p><p>müziksiz tek bir günü geçmemiştir tahminimce. yıllar içinde piyasada ne medyum varsa evimizde onlar sayısız adet bulunurdu. yüzlerce kaset, plak, video kaset, cd, sonra da mp3 dosyası. türk sanat ve halk müziği repertuarı herhalde benim diyen ustalara taş çıkartırdı. onu tanıdıysanız her söylediğiniz kelime veya isim için bir şarkı veya türküsü olduğunu bilirsiniz. evin içinde ağır ağır gezerek türkü söyler, bir yandan çay demler, küllük döker, tamirat yapardı. fantazi müziğin ve arabeskin yılmaz düşmanıydı ve sanatın diğer kollarına mesafeliydi, varsa yoksa tsm ve thm idi. herhalde tek beraber sinemaya gidişimizde "nannişim ben mustafa hakkında her şeyi değil de bazı şeyleri izleyip çıksam olmaz mı?" diye izin almayı denemiş ama sonra filmi sonuna kadar izlemişti.</p><p>yakın tarih ve özellikle cumhuriyet tarihi ile ilgili bilgisi benim tahayyülümün çok üzerindeydi, evimizdeki raflarca dolu tarih kitaplarını özümsemiş, yorumlamış, olaylara kendi bakış açısını oturtmuştu. o ölene kadar osmanlı ve cumhuriyet tarihinden bir figür veya olayla ilgili aklıma takılan bir şey olduğunda google'a filan ihtiyacım hiç olmadı. </p><p>daha anlatacak çok şey var, yazsam sabaha kadar yazarım ama benim aklımda daha çok bir iki gün önce sabah beni uykumdan ağlayarak uyandıran rüya var. bu aralar türkiye haberlerinden bilinçli veya bilinçsiz uzak duruyorum. sosyal medyadan bile haber alma yollarım oldukça kısıtlı. ama gidip gelip türkiye'de canımı sıkan, içimi karartan olaylar rüyama giriyor. geçen sabah tahir elçi suikastını sanki televizyondan yeniden izler gibi rüyamda görünce de şaşırdım elbette. ama bu kez suikastçiler ve polisler olay yerinden koşarak uzaklaşırken tahir elçi'nin telefonu çalmaya başlıyor ve olay yerindeki safça bir genç telefonu yerden alıp yanıtlıyor. arayan tahir elçi'nin babası. artık içine mi doğmuş, haber mi almış, ne ise oğlunu arayası gelmiş dedenin. telefona bir yabancı çıkınca durumu anlıyor, bir yandan ağlıyor ama bir yandan da telefondaki ne diyeceğini bilemeyen oğlanı teskin ediyor. söylediği bir şey nedense çok yüreğime dokundu: "sevgiyi gösterenden allah razı olsun." </p><p>kendimi çok şanslı sayıyorum. beni dünyalar kadar seven bir babam ve ailem oldu. o sevgiyi hep hissettim, hissediyorum. çevremde beni sevgiyle saran bir ailem, dostlarım, akrabalarım var. ne kadar mutlu olsam azdır. babacığım hayatı boyunca bana türküler söylediği, her ihtiyacım olduğunda yanımda olduğu, hayatta sevgisini en çok bana gösterdiği için de allah ondan razı olsun.</p><p>artık onu rüyamda güçlü kuvvetli, sağlıklı günlerindeki gibi görmeye başladım. birkaç ay önce rüyamda her bir damarını ezbere bildiğim güçlü ellerine sarılıp onu ne kadar özlediğimi söyledim. bu yazıyı yazacak gücü (ve mendili) de bulduğuma göre acaba yavaş yavaş ölümünü kabulleniyor muyum? çok severek izlediğim ama karanlık bir polisiyede bu hafta "closure is a myth (sevdiklerine veda edebilmek bir efsanedir)" diyordu. belki de haklı.</p><p>anka kuşuna dedesiyle ilgili komik ve güzel hatıralar anlatıyorum. herhalde bu sene gizli ağlayışlarımın en büyük sebebi zaten dedesini çok seven ve çok özleyen anka kuşunu daha çok üzmemekti. büyüdükçe hatıraları bizim anlattıklarımızdan ve fotoğraflardan ibaret olsa da sanırım dedesinin ona olan sevgisini hiç unutmayacak.</p><p>sizi de üzmek istemezdim, ama yalnız üzüldüğüm artık yeter. işte babamdan bir farkım da sanırım bu.</p><p>sizi de seviyorum, var olun.</p><p><br /></p><p><br /></p>ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-13284968285027372932020-06-06T23:53:00.002+02:002020-06-06T23:53:43.394+02:00zorBabam öldü. Bir gün geçti bile. Arada sesim titriyor ama ağlamıyorum pek, düşündüm neden. Ağlamak kolay da, durmak zor.ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-43610874820414207872015-09-12T22:39:00.003+02:002015-09-12T22:39:35.522+02:00couch sportsbir insan bir haftasonundan daha ne isteyebilir ki? güzel bir yemek, üstüne bir barcelona maçı, bir grand slam finali, bir battaniye, bir kedi. aha messi gol atti deyince işinden başını kaldırıp bakan bir adam. bir günde izlediğim 3 harry potter filmi de cabası..<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMhduuo9ECGcJyom7kiNIA5EFcRPvwwq25GLoMVXDj-R97wksqIxQVYpjHo8ECMCwysC-Dv8Tar5Odl-TB7phhM-9MGkYU6dthNC5GIQzR3cmhRsxj2EJhiXHQPvtTyGSJgl5fMj8t00I/s1600/Screenshots_2015-09-12-22-09-58.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMhduuo9ECGcJyom7kiNIA5EFcRPvwwq25GLoMVXDj-R97wksqIxQVYpjHo8ECMCwysC-Dv8Tar5Odl-TB7phhM-9MGkYU6dthNC5GIQzR3cmhRsxj2EJhiXHQPvtTyGSJgl5fMj8t00I/s320/Screenshots_2015-09-12-22-09-58.png" width="315" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<span style="text-align: start;">üstelik bugün oturma odasının bütün gereksiz dağınıklığını yaratan battaniye, dergi, kumanda vesaireyi içine tıkabileceğim boyutlarda siyah bir sepeti o.nunla tartışarak da olsa aldım. bundan iyisi ancak vinci kupayı alırsa olur, o da biraz zor.. </span></div>
ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-67765962672503747312015-05-17T17:19:00.000+02:002015-05-17T17:21:10.960+02:00rippergördüğüm kadarıyla çağın hastalıklarından sadece biri de kitap okumaya, yeni bir şeyler öğrenmeye, boş vaktimizi kendimize faydalı işlerle geçirmeye fırsat bul(a)mayışımız. çoğu zaman vakitsizlikten de değil bunları yapmayışımız, getirdiği bilgiyi özümsemenin gerektirdiği efor yüzünden sanırım. o yüzden son zamanlarda kiminle konuşsam hızlı bir dizi izleyicisi veya polisiye/gerilim (almanların deyimiyle <strong>krimi</strong>, amerikanlarca <strong>thriller</strong>) roman okuyucusu olmuş çıkmış, tıpkı benim gibi. neden polisiye derseniz, basit; içinde günlük hayatın curcunasında bir kırtik (erzurumca azıcık) kalmış konsantrasyonumuzu üzerinde tutmaya yetecek kadar adrenalin var yani sürükleyici, o güzel kafamızı yormadan anlayabilecegimiz şeyler anlatıyor ve elbette korku fılmlerini, katilli polisli her şeyi niye seviyorsak o yüzden: bilinçsizce de olsa bize yaşattığı "oh be iyi ki bu şeyler benim başıma gelmiyor" duygusu.
<br />
<br />
polisiye/gerilimi her zaman sevmişimdir ama dediğim gibi ben de son yıllarda sağlıksız derecede polisiye kitap, dizi ve film tüketen biri oldum çıktım. yanlış anlaşılmasın, bence polisiye/gerilim sevmek kesinlikle çok mantıklı! ve her zaman öyle yazdığım kadar da kolay işlediğimiz, tüketip bir kenara attığımız şeyler çıkmıyor bu türden. türünün iyi örnekleri o bulmacalı halleri, birer birer ortaya çıkan çoğu zaman kafa karıştırıcı ipuçları, olay örgüsü veya sonuyla insanı şaşırtma potansiyeli ve en önemlisi insan profilleriyle korkuturken düşündüren eserler.
<br />
<br />
bu maratonumun yakın tanığı o. bu kadar vahşet, kan, gerilim dolu şeylerden nasıl zevk aldığıma hala şaşırır. sebebini az çok yukarıda anlattım ama okuduklarımdan ve izlediklerimden etkilenmememin en önemli sebebi kurgu ve hatta uyarlama eserlerden kendimi kolaylıkla soyutlayabilmem olsa gerek. korku filmi izleyemeyen, izleyince günlerce etkisinden çıkamayan insanların bu soyutlamayı yapamadıklarını farz ediyorum, ki etkisinden kurtulamıyorlar.
<br />
<br />
mevzu kurgu olunca üstümden hafıf bir rüzgar gibi geçen kan revan, vahşet, korku, iş ciddiye binince kesinlikle uzak durduğum şeyler. ana haber bülteni üçüncü sayfa haberlerine bağladığı anda kanalı değiştiririm (gerçi ana haber bülteninin siyasi kısmı da benim için gerilimden farksız, evde akşam yemeği sırasında ajansı almak isteyen o. ve asabımı bozmak istemeyen şahsım arasında sürekli bir kanal değiştirme çekişmesi var).
<br />
<br />
sosyal medyada kol gezen hayvanlara eziyet videolarının emaresini dahi gördüğüm yerden topuklarım. hatta ilk örneğinin 2000li yılların başından olduğunu hatırladığım teröristlerin kafa kesme, insan yakma vs. gibi yazarken bile fena olduğum eylemlerinin hiçbirini bugüne dek izlemiş değilim. bu konuda o kadar tırsağım ki ali ismail'i döven orospu çocuklarının olduğu görüntüleri bile kendimi zorlayarak aylar sonra izledim. işte bugün, o toplasan günler, haftalar, aylar edecek korku ve gerilim kurgusu mazimden geriye bana şimdi etki edecek çok az şey kalmışken ali ismail'in görüntüsü belleğimden asla silinmeyecek gibi. <br />
<br />
kurgu kısmından o içime işlemiş çok az şeyi düşününce ilk aklıma gelen örnek nedense hep <strong>8mm</strong> oluyor. o küçük emrah bakışlarıyla dalga geçtiğimiz, kimi zaman oyunculuğunu itin götüne sokup çıkardığımız nicholas cage'e saygı duymamın en büyük sebebi bu film. yine de filmden aklımda yer eden en önemli iki figür de nikılıs değil.
<br />
<br />
.. spoiler ..<br />
biri filmin ölmüş kahramanı zengin adamın yaveri olan itoğluit: nikılıs "peki ama neden bunu yaptı?" diye sorduğunda "because he could" cevabıyla kanımı dondurduğu için.
<br />
<br />
diğeri de maskeli pezevenk.. maskesiyle değil, maskesini çıkartıp aslında ne kadar bizden biri, komşumuz, iş arkadaşımız, her gün markette karşılaştığımız adam olduğunu anlatışıyla..<br />
.. spoiler ..
<br />
<br />
işte tam da böyle bildiğin insanı anlatan, her gün karşına çıkan insanlardan bahseden aşırı gerçekçi kurgudan o kadar tırsıyorum ki müthiş bir dizi olan<strong> the fall</strong>'u izlemeyi götüm yemedi. birkaç bölümün ardından bir ara izlerim diye erteleyip duruyorum, bakalım ne zaman..
<br />
<br />
aslında ben buraya hiç bunlardan bahsetmeye gelmemiştim biliyor musunuz? yine lafı uzattıkça uzattım ama asıl konuya anca geldim. <strong>ripper street</strong>.
<br />
<br />
hastası olduğum, ayrılmaya kıyamadığım için ikinci sezonun ortasında birden bire izlemeyi bıraktım. saçmalık değil mi? bence de. bir kenarda dursun, zor zamanlarda izlerim (?) diyerek kendimi avuttuğum doğrudur, aslında bildiğin "yemeğin en güzel kısmını sona bırakmak" gibi bir içgüdü yüzünden sanırım.
<br />
<br />
bugün baktım ki vakti gelmiş, çok özlemişim, reid'i, drake'i, jacksonları mı? belki. ama en çok bana hissettirdiği gerçeklik duygusunu. insanın içindeki iyiliği, vahşiliği, doğru ve yanlış çatışmasını apaçık anlatışını.
<br />
<br />
aslında eyyorlamam bu kadardı, kusura bakmayın biraz uzun sürdü. şimdi bir bölüm daha izleyeyim. sefam olsun!ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-18087801337188167912014-09-30T16:56:00.002+02:002014-09-30T16:56:46.422+02:00işte o kumaş!bugün bütün günümü tam bir sinir küpü olarak gecirdim. her zamankinden fazla veya eksik bir sebebim yoktu. sabah evden ciktigimda nesem yerindeydi. öglen yemeginde de tatli tatli muhabbet ettim ama $irkette oldugum sürece her $eye söylendim, patrona haftalardir beni rahatsiz eden ama hic sesimi cikarmadigim 22bin $eyi arka arkaya siraladim, aylardir degistirilmeyi bekleyen masami ani bir asabiyet atagiyla degistirtmeyi basardim, en önemlisi calistigim yerde kücücük $eylerin bile halledilmesinin asiri fazla bir efor sarfi gerektirdiginin farkina varip bunu karsima cikan herkese dakikada 450 kelime hiziyla anlattim.
o esnada nereden oldugunu hatirlamadigim bir sekilde $öyle bir bilgi cikti kar$ima.. hani $u siyah beyaz klasik kuma$ deseni vardir ya..
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://encrypted-tbn1.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcQ_cLvZHvRzrxdAZlVVVRWqWv7r3r1hhFnfauc-w_KGs7HpV-Nb" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://encrypted-tbn1.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcQ_cLvZHvRzrxdAZlVVVRWqWv7r3r1hhFnfauc-w_KGs7HpV-Nb" width="169" /></a></div>
i$te ona biz <b>baliksirti </b>diyormu$uz. almanlarsa <b>hahnentritt </b>yani tavuk adimi diyormus, tavuk ayaginin biraktigi ize benzedigi icin.. ingilizlerse <b>houndstooth </b>diyormus. köpek di$ine benzetmi$ler zaar. $imdi fransizlarin ne dedigine bakasim var ama lökoksportif! filan gibi birsey cikacak diye ödüm kopuyor. o degil de bu bilginin beni nasil sevindirdiginin, nasil böyle pamuk gibi yaptiginin tarifi yok. yillardir tarif etmeye calisip edemedigim ancak görünce ha i$te bu diyebildigim bir desendi bu. halbuki anama veya deniz'e sorsam söylerlerdi. ama sorabilmek icin tarif etmem gerekirdi, ve onu yapamiyordum, bilmem anlatabildim mi..<br />
<br />
o kadar sevincliyim filan ama yine de ufak bir kilciklik var i$in icinde. cünkü anla$ilan biz sadece bu desene degil, daha sade siyah beyaz desenlere de <b>baliksirti </b>diyoruz. yani ingilizlerin <b>herringbone</b>, almanlarin <b>fischgräten </b>(ikisi de = balik kilcigi) dedigi desene. bu daha düz desende bir milletler birligi olusmus gibi. herkes baliga baglamis.
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://blog.urbanoutfitters.com/files/herggint.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://blog.urbanoutfitters.com/files/herggint.jpeg" height="200" width="200" /></a></div>
böyleyken böyle.. bu vesileyle bir yil sonra bloga dönmem de ayri bir olay. arada ni$an oldu, dügün oldu, amerika'ya gittik gezdik filan dü$ün yani.. ama ko$a ko$a bloga yazmaya geldigim sey baliksirti oldu.. du bakayim o baliksirti desenli eldivenlerin elime göresini bulabilirsem onu da getirip koyayim. eksik kalmasin.ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-39602252783853007032013-08-01T14:01:00.002+02:002013-08-01T14:04:39.012+02:00büyük beyazdino’nun tasinma ve dolayisiyla beyaz esya alma tela$esinde buzdolabi ve camasir makinesi konusundaki tecrübelerimi derlemem gerekti. ben de $unu blogda yapayim da vatana millete bir hayrim olsun diye düsündüm. nitekim ben de arastirma yaparken google amcaya “camasir makinesi alirken nelere dikkat etmeliyim?” yazip cesitli kadin forumlarinda ve amazon review’leri icinde kendimi kaybetmistim.<br />
<br />
ben camasir makinemi ve buzdolabimi 2013 basinda almanya’da aldigim icin türkiye’deki fiyatlar konusunda atip tutmam yersiz olur ama teknik ve pratik detaylarda dikkat edilmesi gerekenleri bir araya getirebilirim.<br />
<br />
türkiye’de, hele ki acik/kapali balkonlu bir evde kurutuculu makine almak cok gerekli degil gibi. bebek sahibi olmak, her gün gömlek degistirmek, temizlik hastasi olmak gibi faktörler yoksa tabi. ben almanya’nin le$ ikliminde günlerce kurumayan camasirlar icinde delirmektense önlem olarak kurutuculu bir AEG Lavamat aldim. Alirken uzuuun uzun düsündüm ve secenekleri arastirdim. <br />
<br />
öncelikle benim icin en önemli özellikleri düsünüp bunlara sahip makineleri birbirleriyle karsilastirdim. en önemli kriterim <strong>enerji tasarrufu</strong>ydu. özellikle kurutma programlari cok enerji harcadigi icin enerji tasarruf degeri A veya yukarisi (A+, A++, A+++) olmayan makineleri güzelce eledim. kurutmali makinelerde bu göstergeyi A’nin üzerindebiraz zor bulursunuz ama sadece yikama makinelerinde artik A+++ olmayani dövüyorlar. bu baglamda sadece camasir makinesi alacak olsam ben de digerlerine cok büyük bir üstünlügü olmadigi sürece A++ ve A+++’nin altindaki makinelere bakmazdim. bu gösterge tek basina yeterli olsa da, enerji tasarrufu konusunda kafayi yediyseniz direktoman makninenin enerji harcama degerlerine bakmaniz gerekir. örnegin benim karsilastirdigim makinelerin tümünün yikama icin enerji tasarrufu degerleri A iken, tek yikamada (ve parantez icinde yillik) harcama degerleri $öyleydi:<br />
<br />
0,91 (182) / 1,05 (210) / 0,91 (182) / 1,09 (218) / 1,36 (272) / 1,04 (208) kWh/standart program(yil)<br />
<br />
bir diger önemli kriterim -annanemin dis fircalarken muslugu acik birakma hususundaki uyarilari ve “afrika’daki cocuklar” hatirlatmalarini göz önünde bulundurarak- <strong>su harcamasi</strong>ydi. $unlar da karsilastirdigim cihazlarin yillik su harcama degerleriydi: <br />
<br />
10200 / 9000 / 10200 / 11000 /12000 / 11800 lt/yil<br />
<br />
biraz bakininca diger önemli kriterlerim $unlar oldu:<br />
<br />
<strong>hazne büyüklügü:</strong> yerim dar, camasirim az demiyorsaniz 7-8-9 kg secenekleri var. yalniz kurutma da dahil oldugunda kurutma özelligini 3-4 kilodan fazla camasir icin kullanamiyorsunuz.<br />
<br />
<strong>motor garantisi: </strong>makinenin kendi garantisi haricinde aeg’nin 10 yillik bir garantisi daha var, digerlerinde rastlamadim.<br />
<br />
<strong>zamanlayici: </strong>bu cok isime yariyor, evden cikarken aksam dönüs saatimde bitecek sekilde kuruyorum eve döndügümde pıvıl pıvıl çamaşıvlav beni bekliyor.<br />
<br />
<strong>camasir tartisi: </strong>kimi makinelerde kac kilo camasir koydugunuz tartilip abarttiysaniz uyariliyorsunuz, daha güzeli maksimumdan az camasir yikayacaksaniz makineniz deterjan ve suyu kiloyla orantili olarak kullanip tasarruf ediyor. bu özellik bosch makinelerde vardi sanirim.<br />
<br />
<strong>program uzunlugu: </strong>bazi makineler –özellikle bosch- yika allah yika, yika allah yika standart programlari bir türlü bitiremiyor. saatlerce naapiyorsun kardesim deseniz temiz olsun der. ama insaf. dikkat edin camasir yikayayim derken gün bitmesin.<br />
<br />
<strong>kisa program: </strong>artik neredeyse tüm makinelerde var, az camasiriniz ve aceleniz varsa faydali. kimi 3 kg - 20 dakika, kimi 1,5 kilosu - 15 dakika vs.<br />
<br />
<strong>gürültü: </strong>desibel degerleri cogu makinede teknik özellikler arasinda veriliyor. kulaginiz veya komsulariniz hassassa dikkate aliniz.<br />
<br />
<strong>ariza durumunda evi su basmasini önleyen otomatik sistemler: </strong>artik neredeyse tüm makinelerde var. hortumun basina sonuna elektronik bir parca ekleniyor. bir yandan da su alim hortumu kökünden yerinden ciktiginda o evi yine su basacak yani. düzgün takin $unlari.<br />
<br />
elbette yukaridaki listede adi gecmese de en önemli kriterlerden biri de cihazin <strong>fiyat</strong>i. cüzdan konusunda cok hassassaniz cihazin elektrik harcamasini dikkate alarak biraz daha kafa patlatabilirsiniz. örnegin tasarruflu olsun diye 300 lira fazla verecekseniz makine bu parayi kac senede amorti edecek onu hesaplamak cok zevkli. türkiye’de elektrigin kw/h ücretini arayip bulmaya üsendim, gerekiyorsa siz yaparsiniz zaten. eger buldugunuz sayi size göre makinenin ömrünü geciyorsa deger mi diye bir daha düsünürsünüz. bu arada danistigim saticilardan biri bana beyaz esya ömrünün artik ortalama 10 yil olarak düsünüldügünü söylemisti, daha uzun ve kisasini yasamisizdir ama artik ortalamasi bu demek ki.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSo1b22VaP696jx-oc7jDP8_DbhV1xBTpAKtP1XZD_0rIvWlvJxNoZMSo0GXudEmjhXk0853DQldlwKs-yrdbqGHw4fDXrGcBatplQDkV-7eFiWO1pXjst9z5rf_lfz_FSK8Tlb0bmyEU/s1600/mak3.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" dba="true" height="96" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSo1b22VaP696jx-oc7jDP8_DbhV1xBTpAKtP1XZD_0rIvWlvJxNoZMSo0GXudEmjhXk0853DQldlwKs-yrdbqGHw4fDXrGcBatplQDkV-7eFiWO1pXjst9z5rf_lfz_FSK8Tlb0bmyEU/s400/mak3.JPG" width="400" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
i$te ben biraz manyak oldugum icin karsilastirmami böyle bir excel tablosunda yapmistim, karar vermek nispeten kolay olmustu. aslinda i$im su bakimdan kolaydi, aramaya taninmis markalardan basladim. yani adini sanini duymadigim veya cok güvenilir bulmadigim markalari seceneklerim arasina koymadim bile. benim tercihim böyle büyük bir seyler alirken servis / yedek parca bulma kolayligi, internetten fikir edinebilme olasiligi yüksek olan taninmis markalardan alisveris etmek. o da neticede herkesin kendi bilecegi i$. nice dandik görünümlü marka var da onyillarca kullaniliyor. ama bunlar benim icin hala riske atmak icin büyük paralar oldugundan ucuzunu alacak kadar zengin degilim mentalitesine gönülden bagliyim.<br />
<br />
<strong>buzdolabi </strong>konusunda da size diyecegim tek sey var, birkac yüz lira pahali olabilir ama “bence” siz yine de <strong>no-frost</strong> olani alin. ya da en iyisi “abla/abi bu <strong>low-frost</strong>, bu da kar yapmaz” diyen satici arkadaslari bir kenara sikistirip dogru mu söylüyorlar diye sorgulayin. Kücücük dolaplarda buz eritmekten o kadar biktim ki no-frost’tan baskasini gözüm görmedi. low-frost neyin nesiymis kullanip gören olursa bi yorum yaziversin.<br />
<br />
hadi hayirli ugurlu olsun.<br />
<br />
ps. camasir makinesinin gelisi ile ilgili maceralarimiz ise $uralarda<br /><a href="http://ranable.blogspot.de/2013/01/garip-akiminin-onculerinden-ranable.html" target="_blank">garip akiminin onculerinden ranable</a><br /><a href="http://ranable.blogspot.de/2013/01/aege-ile-mutlu-son.html" target="_blank">aege ile mutlu son</a><br />
<br />
pps. internet explorer'dan nefret ettigimi söylemis miydim?ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-43924170157892434702013-07-11T15:48:00.001+02:002013-07-11T15:49:01.861+02:003-5 kitap uğruna<p dir=ltr>özet geciyorum..   </p>
<p dir=ltr>bir okulda okuyorum. müdür bir gün kütüphaneyi kapatacagini ilan ediyor. birkac ögrenci olur mu öyle sey canim diyerek itiraz ediyoruz. pek sallamiyor. y"a ne itiraz ediyorsunuz, zaten bu kütüphaneden kitap aldiginiz mi vardi? kitaplari buradan alip baska kütüphaneye götürecegiz, kütüphanenin yerine de kantin acacagiz" diyor.</p>
<p dir=ltr>kütüphaneyi bosaltacaklari gün yaklasirken 3-5 ögrenci gelip kütüphanede nöbet tutmaya basliyoruz. kapatma günü geliyor, görevliler gelip kitaplarin kapaklarini sökerek, sayfalarini yirtarak kutulara doldurmaya basliyorlar. nöbet tutan birkac ögrenci "napiyorsunuz siz?" diyerek onlari durdurmaya calisiyor. o sirada kütüphanenin korunmasini isteyen bir kat muavini gelip görevlilerin karsisina dikiliyor. kitaplari biraktiriyor.</p>
<p dir=ltr>müdür israrci. "3-5 kitap icin olay cikartmayin, o kantin yapilacak" diyor. ilerleyen günlerde nöbet tutan ögrenciler okulun güvenlik görevlisi tarafindan tartaklaniyor, kütüphaneden zorla cikartilmaya calisiliyor. kat muavini de arada aldigi darbelerle hastanelik oluyor.</p>
<p dir=ltr>olaylar duyulunca daha cok ögrenci, bazi ögretmenler, kütüphane kolu, gezi gözlem kolu filan da arkadaslarina destek olmak icin kütüphaneye geliyorlar. tepkiler büyüyor. "madem kütüphane bu kadar kötüydü, neden bugüne kadar böyle kaldi? bu kütüphaneyi güncel, kullanisli, faydali olarak ögrencilere sunmak okul yönetiminin sorumlulugu degil mi?" diyorlar. hepsi beraber daha cok tartaklaniyorlar. disiplin cezasi alip okuldan uzaklastirilanlar oluyor. bunlar haksiz cezalardir diyen daha cok ögrenci, veli (anneler <3), ögretmen ve mahalle sakini olaya müdahil oluyor.</p>
<p dir=ltr>okul müdürü "ya orasi kantin olmasa da olur, harita odasi da yapabiliriz" diyerek kütüphaneyi bosaltmaya kararli. müdürün otoritesine karsi gelmenin yanlis oldugunu düsünen bir grup da "e iyi iste daha ne istiyorsunuz?" diye olaylari sakinlestirme cabasinda. müdür ve müdürden cok müdürcü bazi muavinler ögrencilerle "tamam oturun kütüphanenizde ellemiyoruz" diyip sonra yine güvenligi üstlerine saliyorlar. daha cok okulda, haksizliga ugrayanlara daha cok destek icin ögrenciler toplanmaya basliyor.   </p>
<p dir=ltr>tüm bu kargasa sürerken okul müdürü güvenlik görevlilerinin yaninda okulun delikanli genclerinin, bir takim belali tiplerin insanlari tartaklamasina göz yumuyor. isten cikarmakmis, okuldan atmakmis, disiplin cezasiymis, hic orali olmuyor, utanmasa bu ögrencilere takdir belgesi verecek. "yahu adam bana siddet uyguluyor" diyorum, "sen de müdürüne baskaldirmasaydin" diyor. "bak bunlar hep baska okullarin kiskirtmasi, okulumuzun güzellesmesini, basarili olmasini istemiyorlar" diyor. "gecen sene öss'de kac ögrencimiz üniversiteye girmisti halbuki" diyor. "ögrencilerin ezberci sistemle bir sey ögrenmeden, kagit üzerinde üniversite ögrencisi olmasi uzun vadede bize yaramaz ki" diyoruz, yine dayak yiyoruz.   </p>
<p dir=ltr>tepkiler sadece artiyor. is sadece kütüphane meselesi olmaktan cikiyor, "bak tuvaletler pis, ögretmenler yetersiz, ögrencilerin bazilari okula arabayla geliyor ama bazilarinin ayagina giyecek ayakkabisi yok", önce bunlari düzeltmek lazim diyenler ceza üstüne ceza aliyor, evlerine sonsuz kagitlar gönderiliyor, okuldan uzaklastiriliyor, isten atiliyorlar.  </p>
<p dir=ltr>müdür "bu okulda benim yönetimimden memnun olan bir ton ögrenci ve ögretmen var, o yüzden kesin sesinizi" diyor.  </p>
<p dir=ltr>ögrencilerin gözü cikiyor, kemikleri kiriliyor. ögrenciler ölüyor.   </p>
<p dir=ltr>ögrenciler ölüyor.   </p>
<p dir=ltr>ögrenciler ölüyor.     </p>
<p dir=ltr>cok sacma degil mi? degil. cünkü ögrenciler öldü.</p>
ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-18938674577361260502013-07-05T11:56:00.002+02:002013-07-05T14:09:14.114+02:00memleketimden insan manzaralari iv<strong>11 haziran, izmir -</strong> istanbul'dan izmir'e nilto$ ve deniz abi'yle <em>rahat ve sicak hat</em> yolculugu yaparak variyoruz. aksam ilk is <strong>gündogdu meydani</strong>'na kosuyorum. kalabalik sasirtici derecede az. evet bir kalabalik var ama meydan dolu degil. davullu, <strong>apollö</strong>lü 2 grup var. biri <em>isci partisi</em> flamalari, digeri <em>izmir belediyesi</em> flamalari, hepsi türk bayraklari tasiyor. sonradan ögreniyorum, her gün belirli bir saatte toplanip, belli bir saatte dagiliyorlar. mantikli tabi. <br />
<br />
saat gec oluyor, iki grup da ertesi gün tekrar bulusmak üzere dagiliyor. grubun birinden ayrilanlar alsancak iskelesine dogru sloganlar atarak yürüyüse geciyor. elbette meydan bosalmiyor, cimlerde, deniz kiyisinda oturmus cigdem citleyen -bir izmir klasigi- ve ortalikta dolasan bir sürü insan var. cimlerde oturan birkac kadin ve bir kiz cocuguna ilisiyor, biraz sohbet ediyorum. kadinlardan biri "<em>burayi az görünce sasirma, hafta ici insanlar buraya kadar gelmiyor ama bornova, buca, hatay, karsiyaka, her semtte ayri ayri sokaklar doluyor. taraftarlarin geldigi haftasonunu görmeliydiniz..</em>" diyor. onlardan ayrilip yürüyen grubun paralelinden alsancak iskelesi'ne dogru yürüyorum. <br />
<br />
gündogdu meydani ile alsancak iskelesi arasi da gezi parki gibi cadirkent olmus ama yogunluk daha az. bir yerde cimlere eski kitaplar serilmis, basinda iki genc var. "<em>kitaplar ücretsiz, buyrun alin okuyun</em>" diyorlar. insanlarin kimi kitap birakiyor, kimi aliyor. bir standa gerili brandaya projektörle hayat tv yansitilmis. kalabalik bir grup sessizlik icinde istanbul'da ve ankara'daki karisikligi takip ediyor. sloganli grup alsancak iskelesine kadar yürüyüp dagiliyor.<br />
<br />
ben de gündogdu meydani'na en yakin konumda, en uctaki bar olan sunset'e oturuyorum. birami icerken firsat buldukca garsonlarla konusuyorum. <br />
<br />
- siz meydana en yakin yerdesiniz, cok etkilendiniz mi?<br />
- tabi. polisin müdahale ettigi gün burasi cok fena oldu. maskeli bir grup masa sandalyelerimizi alip yakti. kim olduklari belli degil. karsidaki akbank cok daha fena oldu. <br />
(karsi kösedeki akbank tamamen panolarla örtülmüs. tahminimce cami filan kalmamis.)<br />
- peki sikayetci misiniz?<br />
- degiliz, normal göstericilere elimizden geldigi kadar da yardim etmeye calisiyoruz, tuvaleti kullandiriyoruz vs.<br />
- peki cevre esnaf?<br />
- eh herkes etkilendi ama pek kimse sikayetci degil..<br />
- bu alkol yasasi sizi etkileyecek mi yoksa sadece tekel bayisi, bakkal gibi yerleri mi etkiliyor?<br />
- simdilik sadece dükkanlari, bize etki etmeyecek. ama biliyoruz ki bu bir baslangic. gün gelir ucu bize de dokunur.<br />
<br />
garson burada biraz durup sonra soruyor:<br />
- yasanin yürürlüge girecegi tarihi duydunuz mu?<br />
- hayir ne zamanmis?<br />
- <a href="http://antik.eksisozluk.com/show.asp?t=9+eyl%C3%BCl" target="_blank"><strong>9 eylül</strong></a>. bilerek yapiyorlar. aliniyoruz haliyle.<br />
- ciddi misiniz? yahu koca devlet adami cocuk gibi inatlasir mi böyle? <br />
- inatlasiyor iste..<br />
<br />
biraz sonra bakiyorum cevre masalar ayaga kalkmis. uzaktan bir trompet sesi geldigini farkediyorum. genc garsonlardan biri "<em>dakka basi istiklal marsi okuyoruz</em>" diyor, gülüsüyorlar. istiklal marsi okununca tekrar yerimize oturuyoruz. izmir'de asayi$ berkemal.<br />
<br />
*****<br />
<br />
<strong>15 haziran, cesme - </strong>emor babasina babalar günü hediyesi olarak <strong>beslemelik kuzu</strong> almak istedigi icin kazim aga'nin sürüsüne bakan dayilarin orada durakliyoruz. kazim aga gelene kadar dayilar bize cay ikram ediyorlar, biz de onlara sigara. oturup sohbet ediyoruz. biz tam birer sehir cocugu olarak cevremizdeki hayvanat zenginligiyle aklimizdan olmusuz. köpek, kedi, kirlangic, tavuk, sinek, böcek derken embesil gibi birbirimizi dürtüp dürtüp "<em>aha bak bak yavrusuna yediriyor</em>" gibi laflar ediyoruz. dayilardan biri denyo'yu tam zamaninda uyariyor: "<em>kangali sevecegiz diye elinizi melinizi uzatmayin kapar valla</em>". canli <span style="color: orange;">national geographic</span> zevkli gelmis olacak ki emor'la belgin bunu sonraki hafta safaride aslan, kaplan, zürafayla filan tekrar etti. neyse..<br />
<br />
caylari icerken konu nereden acildiysa erzurumlu dayi gülerek "3-5 agac icin memleket birbirine girdi" diyerek söze giriyor. laf arasinda dayi:<br />
<br />
- aslinda orasi da pis bir yermis dediler. kokuyormus, deyince <br />
- dayi yok öyle bir sey. bak biz hepimiz gittik gördük orayi. o kokuyormus diyenlerin bir tanesi bile gidip görüp de söylemediler ki o sözleri, kendileri de söylediler gitmediklerini, dedim. <br />
- <strong>e basbakan televizyonda öyle deyince</strong>...<br />
- basbakan bugün öyle der, yarin baska türlü der, sen bilmiyor musun dayi? dedim.<br />
- dogru dogru, zaten öyle olmasa basbakan olmazdi. demirel iktidara gelmeden önce "<em>bu benzinin litresi elli kuru$, siz satiyorsunuz birbucuk liraya. sizin allahiniz yok mu? bu nasil i$?</em>" diye bas bas bagirirdi. hükümetin basina geldigi gibi basti zamlari, diye tatli tatli anlatiyor, gülüsüyoruz.<br />
<br />
biraz sonra kazim aga gelip bize "<em>bunlar sürü kuzusu, evde bakamazsin, durmaz. ip baglarsin kendini bogar, salarsin bir daha yakalayamazsin. sabaha kadar aglar, hem kendi perisan olur hem seni perisan eder</em>" diyerek bir hayat dersi veriyor. elimiz bo$, götümüz ya$ eve variyoruz. yusuf dayim "aaa e o zaman <strong>kesmelik kuzu</strong> alsaydiniz, yerdik" diyor..ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-36362079592807180622013-07-04T12:06:00.002+02:002013-07-04T12:06:18.434+02:00memleketimden insan manzaralari iii<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;">
bu kez manzaralar türkiye'den. gecenlerde gezi direni$inin sürdügü 2 hafta boyunca türkiye'de olup nikah, dügün, doktor, bebek ko$turmacasinin arasinda sokaklara dökülme firsati da buldum. hazir dökülmüsken tanimadigim insanlarla sohbet ettim, bol bol insanlari izledim. birkaci firsat buldukca burada olacak.</div>
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;">
*****</div>
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;">
<strong>8 haziran cumartesi, istanbul</strong> - ertesi gün büyük taksim mitingi olacagi söyleniyor. yine de abimle cumartesi'den gidip havayi koklayalim diyoruz. ne de olsa haftalardir ekran basinda takip etmeye calistigim kalabalik ve gezi parki sakinleri hep orada. üstelik bugün taraftar yürüyüsü var. fenerbahceliler kadiköy'den, cAr$i besiktas'tan geliyor. </div>
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;">
kadiköy iskelesinde sloganlar, mar$lar, $arkilar basliyor. </div>
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;">
önce kuzenim ve kiz arkadasinin karaköy alt gecitten aldiklari tam takim korungaclariyla ilgili bir sorun icin bahce malzemeleri ve ilaclari satan bir dükkana gidiyoruz. kask, gözlük, gaz maskesi seti 100 tl. oldukca kaliteli görünüyorlar. en azindan bez ameliyat maskesi ve benzerlerine göre cag atlamislar. esnafla bu maske büyük geliyor, gaz gecirir mi diye diyalog kuruyoruz, ama yaptigimiz sey cok dogal bir seymis gibi kimsede en ufak bir saskinlik yok. sorunu halledip tünel'den istiklale cikiyoruz. </div>
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;">
arkadaslarla bulusup ara sokaklardan taksim'e variyoruz. bu arada abimin gezi parki'nda konuslanan arkadasi ara sokaktaki bakkaldan alisveris ediyor. aldigi birkac $i$e bira park civarinda da var ama esnafin hakkini firsatciya vermeye gönül razi degil. ara sokaklardan ilerlerken abimin arkadasi sizin oralardan burasi nasil görünüyor diye soruyor. "<em>en azindan medyadan cok daha rahat haber aliyoruz. her sey güzel görünüyor, yerimizde oturamiyoruz.</em>" diyorum.</div>
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhx-T-AsnGbwz7t9wydKwk1xJcETvoidmt3PsiztK87hsIn_sLugav5zafXMOKcPRWDGJ8HvISGehjzF4kWRsjeR9oid-dMBhlBlos11TheVqK1MUPtaKAi2-3bcLrUZUouUkOwbklrMOw/s1600/akm.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="150" oya="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhx-T-AsnGbwz7t9wydKwk1xJcETvoidmt3PsiztK87hsIn_sLugav5zafXMOKcPRWDGJ8HvISGehjzF4kWRsjeR9oid-dMBhlBlos11TheVqK1MUPtaKAi2-3bcLrUZUouUkOwbklrMOw/s200/akm.jpg" width="200" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
taksim meydani hinca hinc dolu. daha birkac hafta önce dortmund bayern macinin kalabaliginda bulunmaktan sikilip eve gitmistim: "<em>off yillarca o müzik festivallerine nasil gitmisim ben? yüzbinlerce insan konser alaninda amaann bir daha hayatta yapmam!</em>" deyisimin üzerinden bir ay gecmemis. kalabalik icinde olmak bu kez inanilmaz güzel ve güven verici. kalabalikla birlikte salinirken nereye bakacagimi sasirmis hayran hayran fotograf cekiyorum. fenerbahceliler taksim'e gelmis bile. akm'nin önünde rengarenk olmus costuruyorlar.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEimdiK9HtS1P33BU-MwEDWA38kh_F9OnVzXVT7WgKE2VNyf2rwBNwnyhbwmSiKRJLTj6GDRPBbtwv1MXysPs_xFKYFbffaF7BXzzzT7NexTO34au2BWw1IWJSzNGJ53b3Q28hPPq6ulx-c/s1600/otobus.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; cssfloat: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="150" oya="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEimdiK9HtS1P33BU-MwEDWA38kh_F9OnVzXVT7WgKE2VNyf2rwBNwnyhbwmSiKRJLTj6GDRPBbtwv1MXysPs_xFKYFbffaF7BXzzzT7NexTO34au2BWw1IWJSzNGJ53b3Q28hPPq6ulx-c/s200/otobus.jpg" width="200" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
bayraklar, flamalar, $arkilar, barikatlar, pankartlar ve halaylar icinden -daracik bir alanda yüzlerce kisi halay cekme yetenegimizi dügünlerde peki$tirmi$ oldugumuzu bilahare emor'un dügününde de teyit ettim- adim adim gezi parki'na dogru ilerliyoruz. amacimiz divan oteli'nin yanindaki cimenlik alandaki cadirlara ulasip sakin sakin oturmak. abimin arkadasi kalabaligin az oldugu yan sokaktan gidip bizi orada bekleyecek. biz 4 kisi parkin icini görmek icin kalabaligin en yogun oldugu kisimda adim adim ilerliyoruz. parkin girisleri insan dolu. yanlardaki asagi yukari belime kadar gelen duvarlardan inip cikan insanlar var. onlara dogru ilerliyoruz. coluk cocuk, kadin erkek yerdeki insaat molozlari üzerinden hoplaya ziplaya, hic tanimadigimiz insanlarin ellerinden tutup birbirimize yardimci olarak duvarlari asip parka giriyoruz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi012MNiyGFm8Iz4btHN3gRh4UP_HlOPRDXgwnoDTDSqXgQVodbf7GFAQzGOefwScPdlZIiVY0Er6NOSVROyEAWyzm0SDZo1H8XbsWYPlXleog1PBgEONVGhUivb71sHVBIinO0K39djmU/s1600/park_cadir.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="150" oya="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi012MNiyGFm8Iz4btHN3gRh4UP_HlOPRDXgwnoDTDSqXgQVodbf7GFAQzGOefwScPdlZIiVY0Er6NOSVROyEAWyzm0SDZo1H8XbsWYPlXleog1PBgEONVGhUivb71sHVBIinO0K39djmU/s200/park_cadir.jpg" width="200" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
icerisi rengarenk bir cümbüs. 5 dakikalik yolu 45 dakikada alacak olmamiz umrumuzda degil. orada olmak cok güzel. rengarenk cadirlar, afi$ler, pankartlar, konusan, sarki söyleyen, bir seylerle mesgul olan insanlar var. ulusal kanal standinin önündeki penguen maketinin kafasinin yerine kendi kafasini koyarak fotograf cektiren insanlara bayagi gülüyorum. müzeyi, kütüphaneyi, yardim duvarini kalabalikta göz ucuyla görüyorum. parkin diger ucunda <a href="http://antik.eksisozluk.com/show.asp?t=abdullah+c%C3%B6mert" target="_blank">abdullah cömert</a>'in ailesinin gönderdigi fidanlar kücük bir törenle dikiliyor. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinvrUai9IcX714WsMqbPkH2hUVH2XGZWb4UiknjekXKc2gkj_a1vinRq_Qlob966-Tg8Or31O_hX5WR4sdKRdmllZx6IpMvb1ZPb9a4KpAQMitsiVZZPqjMcxLrHI7i_5H5q6cTD1kwbU/s1600/ulusal_penguen.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; cssfloat: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="200" oya="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinvrUai9IcX714WsMqbPkH2hUVH2XGZWb4UiknjekXKc2gkj_a1vinRq_Qlob966-Tg8Or31O_hX5WR4sdKRdmllZx6IpMvb1ZPb9a4KpAQMitsiVZZPqjMcxLrHI7i_5H5q6cTD1kwbU/s200/ulusal_penguen.jpg" width="150" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
divan oteli'nin bahcesinde kocaman beyaz bir afiste ACIL yaziyor. revir 24 saat acik. otelin yanindaki kamu alaninda yine cadirlarin kurulu oldugu ama parka göre cok sakin olan bir cimenlikte tekrar arkadaslarimizla bulusuyoruz. abimin arkadasina "<strong>sorunu tekrar düsündüm, burasi bizim göremedigimiz kadar güzel.</strong>" diyorum. winterscigim da oraya geliyor. telekomcu olarak gezi onlari da etkilemis. "<em>curcunada iletisim direklerinden biri indirilince mobil $ebekenin gücünün azaldigini insanlara anlatmamiz gerekti. bu kalabaliga iletisim saglamak zor is, cekmeyince yine bize kizacaklar</em>" diyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
sohbet muhabbet car$inin divan oteli'nin önündeki yoldan gecisiyle son buluyor. onlari izlemeye kosuyoruz. abimle ben arkadaslardan ayrilip yine kalabaligin icine daliyor cihangir'e geciyoruz. ara sokaklar bos ama bu kez de duvar yazilarina gülüp fotografini cekmekten oyalaniyoruz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;">
gece dönüs yolunda son karaköy-kadiköy vapurundayiz. cevremdeki insanlara bakiyorum. tüm gün oldugu gibi vapurda da o kadar cok degisik, sen gibi ben gibi olmayan ve cok güzel insanlar var ki sevincimden tanimadigim insanlara ne kadar güzelsiniz diyesim geliyor, diyemiyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggkLWvqwxcSyvkYquLXgjraj5drn8ABslzyd8h2Hk7UOjtA0kfsJWsD-nQOzgz-MpDJm3WOXhr2ML9O8n4SH_d3xo9r7xTI6Yz_m8AndxXR9IV-OjHtpx8Hi0N2ekZatfKLOJ9QMQs2g0/s1600/20130608_205352.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" oya="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggkLWvqwxcSyvkYquLXgjraj5drn8ABslzyd8h2Hk7UOjtA0kfsJWsD-nQOzgz-MpDJm3WOXhr2ML9O8n4SH_d3xo9r7xTI6Yz_m8AndxXR9IV-OjHtpx8Hi0N2ekZatfKLOJ9QMQs2g0/s320/20130608_205352.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
*****</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
direnisin ilk günlerinde abimin bir baska arkadasinin anlattigi bir sey vardi. aslinda olayi özetliyor. buyrun:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>- insanlar bunu neden yaptigimizi soruyor.. bugün istiklal'e gittim. ara sokakta bir kafenin disindaki hasir taburelere oturup bir cay söyledim. gazetemi actim keyifle okurken bu yaptigimin aslinda yasak oldugunu farkedip afalladim. hayata bu kadar ait, bu kadar basit bir $eyi yapmak bile yasak, cünkü beyoglu'nda esnafin disariya masa sandalye atmasi artik yasal olarak mümkün degil. i$te cevap cok basit. bunu her gün daha cok yasak, daha cok baski, daha cok korkuyla yasamak istemedigimiz icin yapiyoruz. </strong></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
adam oturdugu yerden anar$iklik yapiyor beyler!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
*****</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
her zamanki gibi lafi uzattigim icin tekmili birden olamayacak, arkasi yarin olsun bari..</div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEimdiK9HtS1P33BU-MwEDWA38kh_F9OnVzXVT7WgKE2VNyf2rwBNwnyhbwmSiKRJLTj6GDRPBbtwv1MXysPs_xFKYFbffaF7BXzzzT7NexTO34au2BWw1IWJSzNGJ53b3Q28hPPq6ulx-c/s1600/otobus.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><div style="text-align: center;">
</div>
</a></div>
ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-24528349790447674052013-06-01T02:51:00.004+02:002013-06-01T12:18:44.511+02:00yeni yayın, çünkü tv'de yayın yok..<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEildtY9YXv8fFNiR-rte5KZZt-xX3vUMsDYYq9NBMNJ8qqK2q094GB2w9HCi8ArpUlV9cmRU3kRTemUeeTKx4HD4IC5HLd_Ic4TXUkOeIs-MPxbigLHhgJV4ejV8z22P7yBoM1ftHyW4_I/s1600/taksim.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; cssfloat: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="340" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEildtY9YXv8fFNiR-rte5KZZt-xX3vUMsDYYq9NBMNJ8qqK2q094GB2w9HCi8ArpUlV9cmRU3kRTemUeeTKx4HD4IC5HLd_Ic4TXUkOeIs-MPxbigLHhgJV4ejV8z22P7yBoM1ftHyW4_I/s400/taksim.jpg" width="400" yya="true" /></a></div>
<br />
ozan iki gün önce yine bir cemkirme seansimizda bana "blog yazsana sen" diye cikismisti. ben de "ne yazayim ulan? hayatta bir sey mi oluyor?" diye cevap vermistim. iste bugün cok sey oldu.</div>
<br />
taksim gezi parki'nda baslayan direnis, hükümet toprak birakmamacasina satmaya basladigi vatani isgüzar polis araciligiyla kontrol etmeye calisinca cigrindan cikti. haksizliga, yüzsüzlüge, siddete simdilik bu kadar dayanabildik. <br />
<br />
oturdugum yerden yapabildigim ancak haberleri takip etmek ve icimden gecenleri mümkün oldugunca cok insanla paylasmaya calismakti. icimden gecenler facebook'a da söyle yansidi:<br />
<br />
"sevgili dostlarım,<br />
<br />
biz bizeyiz. dünyanın neresinde, hangi görüşten, neye inanıyor olursak olalım türkiye umurumuzda. o yüzden sokakta, bilgisayar başında, telefonun bir ucundayız. kalbimiz ağzımızda. <br />
bu kavga gezi parkının ağaçları için olmaktan çoktan çıktı. ağaçlar kıymetsiz olduğu için değil, insan daha kıymetli olduğu için. bu kavga bir avm'ye karşı değil, halkını umursamayan baskıcı bir hükümete karşı. bu kavga halkını yolsuzluğa, teröre, halkı koruması gereken polisin yine halka karşı kullandığı kontrolsüz gücüne, din istismarına, kendisinden farklı olana yabancılaşmaya, azınlıklara/kadınlara/çocuklara/güçsüz olan herkese karşı şiddete, eğitim ve sağlık hizmetlerinde halkı her adımda daha mağdur eden değişikliklere, kötü niyetli ve dış güdümlü dış politikaya mahkum eden bir hükümete karşı. <br />
<br />
bu liste daha uzar giderken biz de bir bir bu listedekilerin üstünü çizeceğiz. bugün dilimizden düşmeyen vicdanımızı kullanma günü. bugün, yarın ve listedeki son maddenin üstü çizilene dek her gün." olaylar ne kadar sürer, sonuclari ne olur, simdiden bir sey söylemek zor. umudumun ne oldugu da asikar. ama en birinci umudum kimsenin zarar görmemesi, o <strong>elleri kirilasica </strong>polisin bile. ne yazik ki mümkün degil. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg10G6iKt8eV3o8iaVGju2s4a93Yqf_2KCKCtd07IotyM7VlLCG8TgYVJd_6xB_blhM9H9LF-CpSbKJn0rGIc3uwbip7tUa12Ujj4QaAIK27lG-3c8WTtP8Za6DEgY8TLfVy5VfljmRKYE/s1600/protest.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg10G6iKt8eV3o8iaVGju2s4a93Yqf_2KCKCtd07IotyM7VlLCG8TgYVJd_6xB_blhM9H9LF-CpSbKJn0rGIc3uwbip7tUa12Ujj4QaAIK27lG-3c8WTtP8Za6DEgY8TLfVy5VfljmRKYE/s400/protest.jpg" width="400" yya="true" /></a></div>
ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-39511633832848755572013-02-28T15:18:00.000+01:002013-02-28T15:27:02.266+01:00dens dens densbugün yine sacma sapan bi muhabbet esnasinda ozan'a kendimle ilgili bazi itiraflarda bulundum. sizler de eksik kalmayin, götünüzle gülebilin diye buraya da tasiyayim.<br />
<br />
"ben niye dansedemiyorum biliyo musun? uygun bi surat ifadesi takinamiyorum. dudaklari büzüp gözleri kisan var. robot gibi ifadesiz dans eden var. ne bicim is anlamadim. pi$mi$ kelle gibi siritsan ayri.. ne yaptigimin farkindayim gibi bi ifade de takinamam, cünkü götümü filan salliyorum, farkindaysam niye yapiyorum? kafaya kesekagidi gecirmeyi deneyebilirim bi dahakine. pece iyiymis ya. <strong>oryantel</strong>e yöneleyim ben."<br />
<br />
kompleks sahibi olmaktan control freaklige uzanan bu belali beceriksizligime care ararken düsünüyorum da vals de uygun olabilir. 1-2-3, 1-2-3.. saymali bisey olsun bari de kafa mesgul olsun.<br />
<br />
bu arada da ozan'i sasirtmak ugruna 10 yil sonrasina bir söz vermis oldum. prenses leia kostümümle masa üstü $ovlarimi da o zaman görebilirsiniz. tabi ki $artlarim var, bir: kilo vermis olmak, iki: memelerimin yerinde duruyor olmasi.ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-12467809803992777292013-01-25T14:01:00.000+01:002013-01-25T14:05:47.322+01:00südtribüne dortmundbir aksilik olmazsa bugün dortmund'daki yapilabilecek en güzel seylerden birini yapacagim, <strong>westfalenstadion</strong>'da (nasil ki cocukluk arkadasiniza memo, emo, musti demeye devam ediyorsaniz, ben de <strong>signal iduna park</strong>'a westfalenstadion demeye devam ediyorum) <strong>südtribüne</strong>'de mac izleyecegim.<br />
<br />
geldigim ilk seneden beri her sene aksatmadan 2-3 maca gittim, hicbir maca gidemedigim tek bir sene vardi: yillar sonra ilk kez sampiyon oldugumuz 2010/2011 sezonu. durum böyle olunca ulan hic kasmayip gitmesem de adamlar rahat rahat sampiyon mu olsalar diye cok düsündüm. yine de gecen sene hem ben mac izledim, hem onlar sampiyon oldu, mesele de cözüldü. <br />
<br />
bu hafta $ansim yaver gitti ve aslinda bilet bulmanin cok zor oldugu südtribüne bileti kucagima düstü. aile boyu bvb hastasi bir is arkadasimin <em>kayinvalidesi!</em> hasta olunca onun bileti bosta kalmis, bileti ister misin diye ilk sorduklari futbol hastasi arkadasin da <strong>etiyopya-burkina faso</strong> milli macini izlemek icin evde kalmak istemesiyle bilet benim oldu.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://florinbln.files.wordpress.com/2012/02/187252.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" oea="true" src="http://florinbln.files.wordpress.com/2012/02/187252.jpg" width="400" /></a></div>
<strong>gelbe wand - sari duvar</strong> südtribüne sadece dortmund taraftarlari icin degil aslinda tüm futbolseverler icin önemli bir yer; 25.000 kisilik ayakta tribünü her hafta agzina kadar dolar ve türlü tezahürata ev sahipligi yapar. zaten bvb'nin basarisiz oldugu dönemler de dahil her hafta doluluk oraniyla rekorlar kirmis westfalenstadion'un gözbebegidir. doluluk orani dediysem 80.645 kisilik stadin sezon boyu ortalama doluluk oraninin 80 bin'in üzerinde olmasindan bahsediyorum. bkz. tulum cekmek. bölgenin ekonomik durumu da belliyken taraftarlarin bagliligi daha bir dikkat cekici. simdi burada futbolla insanlarin uyutulmasiymis, afyonmu$, u$akmi$ gibi sosyal sebeplerden bahsetmek bana düsmez, ben uyuyanlarin safindayim. <br />
<br />
aksam havanin<strong> -7</strong> olacak olmasi disinda bir handikap yok, onu da elimden geldigince etkisiz kilmak icin evde ne bulduysam giydim. yok yok öyle degil tabi ki, uzun süre düsünüp tasinmam gerekti, bir kere yanlis renklerde bir sey giyme gibi bir özgürlügümüz yok: <span style="background-color: #3d85c6; color: white;">mavi-beyaz</span> (schalke 04), <span style="background-color: #cc0000; color: white;">kirmizi-beyaz</span> (1. fc nürnberg) gibi rakip renkleri minimal haliyle bile kullanamadim haliyle. dortmund formami yanima aldim ama iki kat ceketin altinda olup görünmemesindense onu bandana gibi kafama gecirmeyi tercih edecegim sanirim. zaten <strong><em>kloppo</em></strong> bugünü atki günü ilan etmis, atkim yok bari formami sallayayim.<br />
<br />
simdi buraya giydiklerimi bir bir yazacagim, aksam eve gidince de fotograflarini cekecegim ki futbol ugruna neler yapiyoruz daha iyi anlasilsin..<br />
<br />
1 kaban<br />
1 yelek ve ceket olmak üzere 2 katli mont<br />
1 taraftar formasi<br />
1 ince hirka <br />
1 yün kazak<br />
1 ince v yakali kazak<br />
1 bogazli penye<br />
1 <a href="http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=alttan+%C3%A7%C4%B1t%C3%A7%C4%B1tl%C4%B1+body" target="_blank">alttan citcitli badi</a><br />
1 kot pantolon<br />
1 cift yün tozluk<br />
1 uzun tayt <br />
2 kalin corap<br />
2 ince kulotlu corap<br />
2 cift eldiven<br />
<br />
bir de kirmizi yün atkim var ama onu kullanabilecegime pek emin degilim. olmadi belime sararim böbreklerimi ü$ütmem he mi yavruumm. $u anda hareket etmekte zorlaniyorum, zaten montla kabani giyince a$iri giydirilmis ilkokul cocugu gibi kollarim acik kaliyor. kur$un yesem ölmem sanirim. yine de denemeyelim. <br />
<br />
son olarak da: <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/SceXT8uAZhs?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
bence ü$ümeyecegim..<br />
<br />
not: ozan buraya kadar okuduysan gel yanaklarindan öpücem lan. aralari atladin biliyorum ama olsun.ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-40381273102840550042013-01-15T11:20:00.000+01:002013-01-15T16:08:51.030+01:00äege ile mutlu son<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh08Z9o-ClhloBBc2g9LeanoUeV-OQFIdGOmWBtVZHFVSvVV3pEZnMGiHa8R_JJu8n0DENiEm9LZY7NJwy8jh9NIFribDLPl-O-XvuMbMr60DfeUZPe9vAv7xyfJG9qKy8Qv3MyG674MDU/s1600/temiz.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="132" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh08Z9o-ClhloBBc2g9LeanoUeV-OQFIdGOmWBtVZHFVSvVV3pEZnMGiHa8R_JJu8n0DENiEm9LZY7NJwy8jh9NIFribDLPl-O-XvuMbMr60DfeUZPe9vAv7xyfJG9qKy8Qv3MyG674MDU/s200/temiz.jpg" width="200" /></a></div>
satici web sitesini bezdirerek gönderilmesini sagladigim ikinci makine bu sabah geldi. kargo elemanlari yoldan "yarim saate geliyoruz" diye aradiklarinda "lütfen makineyi ambalajindan cikarmak icin beni bekleyin, ben asagi geleyim" dedim. öyle de yaptik. bu kez adamlar acmadan önce beni uyarip güzelce izah ettiler, "bak acicaz bunun icinden de su cikacak" diye. üretici firma makineleri ambalajlamadan önce basinc testi vs'den geciririken bunlari bi güzel yukardan asagidan, icerden disardan suluyormus. "allah allah ambalajlandiktan sonra icinde suyla ööyle aylarca satilmayi bekliyor demek" diye sasirdim ama "e sorun degil simdi gördüm ya tamamen ambalajli ve yeni oldugunu, buyrun acin" dedim. amcalar makineyi yukari getirip digerini aldilar, bir de müsteri istegi üzerine baglantiyi yapmak durumunda olduklarini ve bu spesifik müsterinin bunu cok istedigini görünce biraz bozuldular ama asagi yukari 10 dakika sonra yeni makinemiz su aliyoo oleeeyy diyerekten test edilmekteydi.<br />
<br />
ilk bo$ calisma sirasinda biraz camindan baktim da adeta hipnotize oldum. hic bos calisan makine görmemisim, acayip bir temizlik havasi hakim. ilk calistirmada yarim doz da deterjan koymak gerekiyormus, öyle olunca makinenin icinde yuvarlanip duran köpük dalgalarindan baska bir sey yok. saatlerce izleyebilirim. ama bu kez fotografini cekmekle yetindim. ilerde acar bakarim. <b>hadibe</b>'den sonra gönül bagiyla baglandigim ikinci bir beyaz esyam oldu.<br />
<br />
sirada ne var? zeyneb'den alip getirdigimiz buzdolabi yerine yerlesecek, ev süpürülüp toparlanacak, fotograflari cekilecek ve ese dosta ve bittabi yeni kiraciya gönderilecek. <br />
<br />
aaaa yeni kiraci! isvecli :Dranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-74796890926392591932013-01-10T20:07:00.001+01:002013-01-12T15:38:46.848+01:00garip akiminin öncülerinden ranablebiliyorsunuz postacinin pasaportumu kimlik olarak kabul etmemesi, telefon sirketinin internetimi 6 ayda yeni adresime tasiyamamasi üstelik ayrilmaya kalktigimda bu 6 ayin parasini istemesi sonucu avukatlik olmamiz, yedigim cezayi (ödeyebilseydim 3 euro filan tutacakti) ödeme israrlarimi kabul etmeyen deutsche bahn görevlisi yüzünden bu sefer de db ile avukatlik olmamiz, unitymedia'dan internet hizmeti satin almak icin yalvarmama ragmen adamlarin nuh deyip peygamber dememesi gibi tatli sert ve hatta sacmasapan olaylar basima gelmemi$ degil. durum böyleyken nasil oluyor da bir hizmeti kullanir, bir sey satin alirken herseyin yolunda gidecegini hala düsünebiliyorum, ona inanmak güc.<br />
<br />
bu ay ev arkadasim evden ayriliyor. onun bu mutlu gününde (cok daha güzel bir sehirde, cok daha güzel bir is buldu) bana düsen de "anaa buzdolabim yok, anaaa camasir makinem de yok, anaa koltuk gitti, masa da yok <a href="http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/94961/sivas-esnafinin-isyani-nereye-sicacagiz" target="_blank">nerede yemek yiyecegiz</a>?" gibi sorular ve sorunlarla ugrasmak oldu. uzun ugraslar, detayli excel tabolarindan sonra bana en uygun gelen yikama-kurutma makinesini (türkcesi ne la bunun? kurutmali camasir makinesi imis, ibret olsun diye dursun bu böyle) internetten siparis ettim. zaten eksik esyalari alayim derken cepte para kalmamis diye biraz daha pahali olmasina ragmen taksitle alabilecegim bir web sitesini tercih ettim. taksitleri alet geldikten 1 ay sonra ödemeye baslayacagim diye tam seviniyordum ki adamlar "sen hele bir 150 euro yatir baalim delüanlu" dediler. tipime bakip begenmemis olacaklar. neyse olabilir böyle seyler dedim parayi yatirdim. onlar da "hadi $u gün gelip getirecegiz makinani, yine iyisin" deyip sirtimi sivazladilar.<br />
<br />
nitekim makine dün geldi. 2 kargo elemani öglen dedikleri saat araligi icinde geldiler, makineyi banyoya kadar götürdüler (sonradan ögrendim ki eski makine takili olmasaymis yenisini direk baglayacaklarmis). baktilar ki baglayamayacaklar adam imzalamam gereken kagidi burnuma dayadi hemen imzalayayim da gitsinler diye. bu arada ben makinenin niye tamamen ambalajsiz olarak geldigini anlamaya calisiyordum. bir de onlara sorayim dedim. "biz onu sizin icin cikardik" dediler (bkz: yedik onu biz). bunlari konusurken alindi kagidi hala burnumun ucunda sallaniyordu. "bir dur be adam, bir bakayim dogru makineyi mi getirdiniz ne getirdiniz belli degil" minvalinde atarlandim. o da iyice yüzsüz gibi "dogru dogru" diyerek kagidi burnumdan iceri soktu. ben de kagidi cikarip imzaladim mecburen. o arada atik su hortumunu görüp, temiz su hortumunu göremeyince adamin arkasindan onu bagirdim. "icinde icinde" (cem yilmaz'i anmadan gecemem) diye bagirip uzaklasti. <br />
<br />
adamlar gidince ilk $oku atlatip cihazi bir inceledim. makinenin ici bildigin bugulu damlali islakti. iyi ki adamlar gitmeden soramadim, ya "daha yeni donlarimizi yikadik da geldik?" diyelerdi ne yapardim? arkadaki hortumu cikarip salladigimda dibinden su akmasiyla süphelerim de onaylanmis oldu. makine belli ki kisa süre önce calistirilmisti.<br />
<br />
to be continued...ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-49953204313842412112012-11-21T11:29:00.001+01:002012-11-21T11:33:02.354+01:00geekolojimeslegine bayilan bir ITci olarak özellikle IT sirketleri veya teknik islerde calisan insan stereotiplerinden bahsedesim geldi. gecen gün de üsenmeseydim bunlari yazacaktim ama iyi ki üsenmisim, uzadikca uzadi.<br />
<br />
hani ITci denince akla gelen bir <strong>geek</strong> tiplemesi var ya, onlar gercekten var. tercihen gözlüklü, 20 yil öncenin modasini takip eden, yeni kiyafetlerinin de cogunu annesinin ($ansliysa karisinin) aldigini tahmin ettigim kisiler. kücücük evlerine teknik servis muamelesi yapip tavanlara kadar ne ise yaradigini tahayyül edemedigim cihazlarla doldururlar. buna ragmen tasinmak veya onlari bir düzene sokmak akillarinin ucuna dahi gelmez. evlerinde kendileri yönettikleri en az 1 sunuculari ve linux sistemlere karsi inanilmaz bir sevgi ve bagliliklari vardir. teknik konularda bir soru sormayagörün öyle detayli ve yüksek düzeyli bir cevapla karsilasirsiniz ki sordugunuza soracaginiza pisman olursunuz. bu bakimdan yaygin inani$ olan antisosyalliklerine katilmiyorum. yeter ki hangi konudan bahsedeceginizi bilin, isteseniz de susturamayabilirsiniz. iste böyle bazi spesifik konularda deniz derya olmalarina ragmen kazara "<strong>how i met your mother</strong>" filan derseniz "<em>aaa ne zaman?</em>" veya "<em>annemin zaten sevgilisi var</em>" diyecek kadar dünyadan kopuk da olabilirler. fakat <strong>IT Crowd</strong>'dan muhakkak haberleri vardir, baktiniz hic olmuyor oradan yürüyün.<br />
<br />
adi yaniltmasin bir de <strong>sosyal geek</strong> tipi var ki, bahsi gecen <strong>klasik geek</strong>'ten cok farkli. bunlar yine bir sürü acayip konuda tonla bilgisi olan, ama ayni zamanda sosyal yetenekleri de cok kuvvetli oldugu icin geek gibi baymadan süper vakit gecirtebilen geek versiyonlari. futbol, arabalar vs gibi erkeklerin hoslandigi klasik konulardan bihaber davranip, baska konularda ansiklopedi gibi konusuyorlar. bu belli basli konulara ilgisizlikleri genellikle o kadar kuvvetli ki, gay mi acaba diye düsünmeye kadar gidiyor. cünkü gay cephesinde de böyle tepkisel bir sey var, neyse o da baska bir gevezeligin konusudur. üstelik bu sosyal yönü kuvvetli olanlar, güzel sözler söylemeyi, insanlardaki iyi taraflari övmeyi acayip iyi becerip insani iltifat etme ve edilme konusunda egitirler. hayranliklarini sadelikle dile getirebilen insanlara her zaman imrenmisimdir zaten.<br />
<br />
bu arada ITciler bir yana, almanlarin genelinde olan bir <strong>hobby</strong> sevgisinden de bahsetmeden gecemeyecegim, sosyal ötesi olsun, antisosyal olsun her alman illa ki garip bir hobiye sahip. kimi yelken sporu yapiyor (ulan sehirde dogru dürüst nehir bile yok?! ne ara denedin de gönül verdin sen bu spora?), kimi evinde 8 tane tav$an besliyor, kimi masa yapiyor, kimi puzzle hastasi, kimi golf oynuyor, kimi 40 yasinda elektro gitar dersi aliyor, kimi bilgisayar oyunu, kimi masaüstü oyun/frp âlimi.. sorsan hicbirisi de hobilerim müzik dinlemek, kitap okumak demez. film izliyorum diyen cikabilir, o da hobisini o kadar profesyonelce idare eder ki sen "<em>ben de bi iki film izlemistim</em>" demeye utanirsin. adam koleksiyoner, ne var ne yok kataloglamis, zart diyorsun, 1957 ingmar bergman diyor. ne konusacaksin, otur dinle.<br />
<br />
her meslekte oldugu gibi ITciler arasinda da mesleklerine büyük a$kla bagli olmayan, aksam evine gitmeyi iple ceken bir grup var. bakarsan i$ini layikiyla yapiyor, bilmesi gerekenleri biliyor, ama fazlasi umrunda degil. meslegi ki$iliginin önemli bir kismini olusturmuyor, bu yüzden de digerlerine göre biraz daha kapali kutu oluyorlar. cünkü elinde muhabbete nereden baslaman gerektigini gösterecek bir ipucu yok. yine de bunlara yeterince zaman verip, birdenbire üstlerine gitmeyince son derece saglam muhabbetciler cikabiliyor.<br />
<br />
bir de diger meslek dallarinda da böyle mi bilmiyorum ama özellikle uzun vadeli ili$kisi olmami$ veya olmayan ITcilerin biraz cocuk gibi naif bir taraflari var, i$ di$indaki sorumluluklari gecistirip sadece zevk aldiklari ve kendilerini rahat hissettikleri ortamlarda olmak gibi bir güdüleri var. e kim öyle yapmaz ki degil mi, evet ama iste onlar diger ortamlarda tutunmayi pek beceremez durumda oluyorlar. tanimadiklari insanlarla iki cift lafi bir araya getirmekte zorlanabiliyorlar. sosyal ortamlarda ellerinden tutar, kimseye hissettirmeden yol yordam gösterirsen cok minnettar oluyorlar. aslinda bunlari götür üniversite arkadaslariyla bir bodrum kata kilitle, $ikir $ikir bir konser salonunda veya $ahane bir restoranda daha az tanidigi insanlarla birlikte olmaya tercih eder. gerci bunu ben de tercih ederim lan.<br />
<br />
elbette sevgili meslektaslarim arasinda bunlardan baska tipler de var, hele kadinlara daha hic girmedim, ama simdi bir sayim yapip konuyu kapatacagim. 12 yillik calisma hayatimda 3 göbekli gözlüklü, 2 göbeksiz gözlüklü <strong>linux freak</strong> (linux kullanicisi degil, linux kadin olsa nikahi basacak adamlar bunlar) ile calistigim düsünülürse linux manyaklarinin gözlüklü oldugu sonucuna varabiliriz. bir baska muhtesem bilimsel istatistiki bilgiyi de böylece edindiniz. rica ederim, iyi günler.ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-4989176685166716642012-11-16T13:03:00.003+01:002012-11-16T13:03:35.421+01:00amaaaanzaman hizli akiyor. aylardir hareketim durmuyor. aklimda 40bin tilki, bir sonraki hareketi hesapliyor. durmussam mutsuzum demektir. durdugum icin mutsuz degilim, mutsuz oldugum icin durmusumdur. aklim da durmustur. tilkiler cil yavrusu gibi dagilmistir. bir sonraki hareket anlamsiz, iki sonraki cok uzaktir. iste bloga yazasim bu duraklamalarda aklima geliyor ama yazmiyorum. cünkü kendim bile bayiliyorum böyleyken yazdiklarimdan, hööggff diye kapatip gidiyorum. <br />
<br />
iste tam gazimi alma amacli olarak buraya kadar yazdiklarimi taslaklardan silip gidecektim ki bir de ne göreyim aaaa gündemdeki turk pop parcalari 150 bin kere calip baska hicbir sey calmayan radyo, birdenbire yüz yillik mirkelam sarkisi calmaya basladi, hatiralar. hani üzüldügüme üzülsem diyen (:<br />
<br />
iste güzel bir baslangic diye ben buna derim, hani denize atilan avukatlar hesabi*<br />
<br />
birazdan sirketten sevdigim insanlarla öglen yemegine gidiyorum, bugün cuma, yemekte balik var. evet hava hala -affiniza siginarak söylüyorum, ama bence gülersiniz- yarrak rengi, ama agaclarda hala sapsari yapraklar var. yemekten döndükten sonra 2-3 arkadasla yürüyüse cikacagim. turlarken m.'nin "özel bir soru sorabilir miyim? ya evet merakliyim ama havadan sudan bahsetmek cok sikici degil mi? hadi sen benim sorularimi cevapla" diyerek sordugu enteresan sorularini cevaplayacagim (: <br />
<br />
dönünce de anlatacagim daha eglenceli seyler var bence. insallah üsenmem. amin.ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-28884965036836967262012-09-03T14:12:00.003+02:002012-09-03T14:12:54.919+02:00radioheadhani dogup büyüdügünüz yerden ayrilirsiniz, siz degisirsiniz ama eski kendinizi orada muhafaza eder gibisinizdir. dönüp geleceginiz gün her sey eskisi gibi devam edecek gibidir.<br />
<br />
aslinda yillar gectikce biraktiginiz yer de degisir, arkadaslariniz baska sehirlere gider, her gün ugradiginiz bakkal, yillardir hep ayni siparisi verdiginiz pastane el degistirir, bos arsalarin yerine apartman dikilir, bazi dükkanlar kapanir, yerine yenileri acilir. eski aliskanliklarinizi sürdürmek, selam verecek insan bulmak giderek zorlasir. bir gün bir bakmissiniz o cok tanidik yer de yabanci olmus. dönüp gelmek icin de bir sebep kalmamis. <br />
<br />
bütün bunlarin radiohead'le ne alakasi mi var? bizim bakkali <strong>thom yorke</strong> isletiyordu.ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-48469232833378499842012-05-25T13:43:00.000+02:002012-05-25T13:43:14.884+02:00uçuyorum ömerciğim vol.2<div style="text-align: center;">
düsseldorf milano ucusu 150 euro</div>
<div style="text-align: center;">
milano lugano servisi 35 frank</div>
<div style="text-align: center;">
monte brè'ye otobüs 4,5 frank</div>
<div style="text-align: center;">
fotograftaki surat ifadem priceless</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9Z66_6ftM_EMctOzGeQOLrFC-n7np2YFHFascrvpPvTnfKEmcFqppArOrwieI1bDqmlYCS0BydECmc-qcox5f7sw-WCpgPFiBOTIPEHzUuaJ8arickNZR7lUcKaTrqNUvzluc_PAqiag/s1600/CYMERA_20120525_012346.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9Z66_6ftM_EMctOzGeQOLrFC-n7np2YFHFascrvpPvTnfKEmcFqppArOrwieI1bDqmlYCS0BydECmc-qcox5f7sw-WCpgPFiBOTIPEHzUuaJ8arickNZR7lUcKaTrqNUvzluc_PAqiag/s400/CYMERA_20120525_012346.jpg" width="300" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
keh keh keh</div>ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-39955765829659711822012-04-24T22:35:00.000+02:002012-05-25T13:29:23.415+02:00son derece bilimsel<div>
<div>
30 küsur yılda yaptığım araştırmalar sonucu kendimle ilgili şöyle bir sonuca vardım: bir dert tasa thresholdum var, nicelik veya nitelik olarak nasıldır tam tespit edemedim ama bu eşik aşıldığı zaman dertli bir insan oluyorum.<br />
<br />
yani bir takım kısa vadeli dertler bir araya gelip belli bir sınırı aşana kadar hepsini kulak arkası edebiliyorum. ama o sınır geçildi mi hepsi birden üşüşüp bikbikbik ötüyorlar, insanı yoruyorlar.<br />
<br />
dertlerim de gayet normal, insani dertler. yani öyle fener 30 yıldır türkiye kupasını alamadı lan diye dertleniyor değilim. mesela n'oluyor? okulda işler ters gidiyor (tez yetişmiyor, yarım puanla sınavdan kalıyorum filan), sağlığım bozuluyor (fazla yoruluyorum, üşütüyorum, bişeyler), param yetmiyor (bazı faturalar ödenmiyor, istediğim/ihtiyacım olan bir şeyi alamıyorum), yakınlarımın bazı sorunları oluyor (sağlık, maddiyat neyse artık), zamanım hiçbir şeye yetmiyor (koştur koştur yetişemiyorum), sevgilimle tartışıyorum (buna zaten aklım ermiyor), iş güçte sıkıntı oluyor (proje yetişmiyor, yaptığım iş zevk vermiyor), sosyal sorumluluklar kafa ütülüyor (burayi sizin hayal gücünüze birakiyorum) vs. vs.<br />
<br />
işte bu dertler ağırlıklarına göre bir araya gelip o sınıra çullandığında bende bir bozulmaklar, bir erör vermekler. mesela sağlık ve para sorunları bir araya gelince 10 kaplan gücünde oluyor. para yüzünden doktora gitmek, ilaç almak mesele olunca moralim sıfırın altına iniyor. elbette o an için bir yakınımdan para isteyebilir, kredi kartından para çekebilir veya banka soyabilirim. hiçbirinde de ölmedim neticede. ama bu, senaryoyu değiştirmiyor ve vaziyet insanı üzüyor. "koca adam olduk hale bak" oluyor.<br />
<br />
kimi zaman da okul, iş, para, zaman, bir ton sorun resmi geçit yapıyor ama o sınır aşılmadığı için bildiğiniz şenşakrak ranable hoplaya zıplaya geziyor.<br />
<br />
bir de, bu günlük dertlerin altında sinsi sinsi bekleyen onların geniş zamana uyarlanmış versiyonları oluyor. yaş kac oldu, okul hala bitmedi lan! hesabim her ay ekside, bu borçlar ne zaman bitecek de benim cebimde 3 kuruş olacak? yaptığım işten memnun değilim/az kazanıyorum. efembaamla annanemi çok özlüyorum. sevdiklerimden uzakta yaşıyorum. gibi. o sınırdan sonra işte bu ipneler de üşüşüyor insanın kafasına.<br />
<br />
bu da böyle bir tespitimdir. ha bir de başka bir tespitim var: anlaşılır yazayım diye konuyu çok dağıtıyorum. ben buraya tamamen başka bişey anlatmaya gelmiştim lan!<br />
<br />
bugün isten sonra söylene söylene bekledigim 25 dakikalik gecikmenin sonunda trenin kapisindayken tam önümden trene binmeye calisan bir kizcagiz cup diye trenle peronun arasindaki mükemmel boşluğa düşüvermesin mi? bir elim telefonla kulagimda, diger elimle kizin kolunun altindan tutup yukari cekmeye calistigimi, kizin da bir yandan debelendigini, sonunda kosup gelen bir adamcagiz da kizin diger koltuk altindan tutunca kizi havalandirdigimizi hatirliyorum. kiz panik ve saskinlikla adamcagizin iyi misin sorusuna bile yanit vermeden trene binip gidip yerine oturdu. ben de gidip bir yere oturup konusmaya döndüm.<br />
<br />
bugünlerde böyle birilerinin cani icin endise ettigim ilk olmuyor. öyle olunca da dedim ki koy götüne ya naniş.<br />
<br />
(bkz: <a href="http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=er%C3%B6rle+m%C3%BCcadele" target="_blank">erörle mücadele</a>)<br />
<br />
ertesi gün notu: yok lan futbola da dertleniyorum baya baya. o son penaltiyi kacirmayacaktik. ah ulan! </div>
</div>ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-70364236752545144342012-03-31T17:30:00.001+02:002012-03-31T17:32:27.154+02:00zombilandsinavlar gectigimiz pazartesi bitti, annem gittiginden beri sosyal hayat namina ne kaldiysa onu da alip götürdüler. sinavlara calisirken en azindan her gün sabahtan aksama kadar hocasiydi, arkadasiydi iki insan yüzü görüp muhabbet ederdim. salidan itibaren her gün ise gidip aksam 9-9 bucuk arasi yataga girince o da kalmadi. bir ay önce söyleseler inanmazdim, haftalardir eve 8-9 gibi gelip zar zor bir seyler atistirip kendimi yataga atmaktan baska bir sey yapmadim. ha, $ikayetci miyim? hayir. hatta dün i$ten cikip carsidan eve yürürken oyalanmaya calistim, yahu haftasonu geldi biraz dolasayim, maci disarda izleyeyim gibi fikirler yürüttüm ama yine kös kös erkenden eve geldim. haftaici ne güzeldi, o günden hicbir beklentim kalmamis olarak eve gelip mutlu mesut kitabimi okuyarak uyuyordum. neyse bugün cevahir ve özgür'le cay icmek icin cikip, tesadüfler de sagolsun bir ciki$ta 4 arkadasimla zaman gecirip bütün haftanin sosyallesme ihtiyacini karsilayarak eve döndüm. bu beni 1 hafta daha götürür.<br />
<br />
asil $eyi anlatmak icin gelmistim, dün sabah postaneye gitmem gerekti (<i>hazir zayiflamaya kesin kararliyim, neden spor salonundan kaydimi sildirmiyorum?</i> diyerek kayit silme dilekcemi postaya vermek icin (evet, elden almiyorlar, illa postayla göndermeni istiyor ...ler). kafaniz karisti biliyorum ama bu konuyu burda kesip devam ediyorum, nitekim bir iki ay icinde benden bir ko$u bandi ile ilgili bir yazi bekleyebilirsiniz.). neyse ne diyordum, hah postaneye gittim henüz acilmamisti, ilk kapidan girince iceride i$ görülen salona giri$i tamamen kapatan kepenklerin önünde bir amca bekliyordu, ben de amcanin biraz berisinde kitabimi okuyarak dikilmeye basladim. acilisa bir 10 dakika vardi, yavas yavas baska insanlar da gelip beklemeye basladi. birisi gelip benim arkamda durdu, görünmeyen ama var olan siraya saygi gösterdi sagolsun. ondan sonra gelenler icinde yavas yavas önlere dogru süzülmeye calisanlar, yandan yandan ilerleyip bir seyin farkinda degilim izlenimi vererek kepengin dibine kadar yanasanlar, filan insanin asabini bozacak türde cesit cesit insan gelmeye basladi. önünde su tekerlekli yürüme yardimcisi araclardan olan bir teyze aramizdan slalom yaparak ilerledi. hayir bahsettigim öyle sikis tepis bir yer degil 30 metrekarelik bir alanda herhangi bir sira gözetmeksizin dagilmis belki 15-20 insan. yas ortalamasi biraz yüksekti, nerden baksan 70-80 fersah. acilis saati gelip kepenk yerinden kimildadiginda bütün dedeler ve neneler agir aksak hareketlerle kepenge dogru ilerlemeye basladilar. kimi topalliyor, kimi agir cekimde hareket ediyor, kimi ko$maya calisiyor. yani yeni acilan bir postanede bu kadar acele etmeyi gerektirecek ne olabilir ki amcacim? dogrusu hic birinin ise yetisme derdi oldugunu düsünmedim, almanya'da mezarda emeklilik dedikleri sistem yürürlükte bile olsa cogunun emekli olduguna emin gibiyim. neyse i$te bu garip hareketlilik beni bir an o bayila bayila izledigim zombi filmlerinden birindeymisim gibi hissettirdi. duruma o kadar yabanci kaldim ki bi an <i>ne ariyorum lan ben burda, burda ne isim olabilir ki benim? </i>diye düsünüp dilekceyi filan birakip cikip gidecektim. sonunda zombi istilasina ben de katilip i$imi gördüm ve ciktim ama $imdi o cogunun sirtini gördügüm, yarim yamalak hareketlerle ilerledikleri sahne gözümün önüne gelince yine bir garip oluyorum.<br />
<br />
duyan da beni o kitaptaki insanlara benzetecek, hani belli bir ya$a (60?) gelen insanlari saglikli olsalar bile öldürdükleri toplumla ilgili (<b>isaac asimov</b>'un muydu ya o?*). yok, ya$lilara kar$i öyle bir tavrim yok (zombilere gelince i$ degisir). yaslilari severim, gerekirse ellerimle bakmaktan da imtina etmem diye düsünüyorum. annanemle dedem $imdi ya$asalardi muhtemelen ikisi de bu gördügüm insanlar kadar bile hareket edemiyor olacaklardi, olsun yine de ya$asalardi iyiydi.<br />
<br />
* biraz ara$tirdim ama asimov'a ait böyle bir öykü bulamadim, ama <a href="http://www.imdb.com/title/tt0074812/" target="_blank">logan's run</a> adinda bir film varmis. bu benim hatirladigim öyküden daha abartili 30 yasinda topluma veda ediyorsun, ama ayni hesap.ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-760945426261865792012-03-17T10:25:00.000+01:002012-03-17T11:28:58.391+01:00hani kimi zaman..<div><p>..farketmeden kumandanın üzerine oturursun ya..</p>
<p>yine nefis rüyalarımdan birini gördüm bu sabah. sadece bir kuplesini anlatayım. bir yerde misafirlikte filan denk gelmişim, kendi çapında ünlü bir aktörle muhabbet ediyorum. ne kaar da alçakgönüllü diye şaşırıyorum bir yandan, çünkü öyle. bir ara kaybedilen yakınlardan filan bahsederken annesini anlatıyor. anlaşılan, kadın hippi gibi bir şeymiş. doğaüstü şeylere de inanırmış. bizim aktörün gençliğinde ölmüş, ölmeden önce de oğluna "yüzlerce hayat yaşayacaksın" demiş. bizimki "ben yine reenkarnasyon gibi uçuk kaçık bir şeylerden bahsediyor sanmıştım ama o aktör olacağımı söylüyormuş. her rolü yeni bir hayat gibi yaşıyorum." diyor. ben de 'oha ben ot gibi tek bir hayat yaşıyorum' diye düşünüp "meslek değiştirmek için çok mu geç?" diye soruyorum, gülüşüyoruz. </p>
<p>güzel, ama sanki oturduğun yere dikkat etmemişsin de götünün kenarında bir tv kumandası kalmışcasına rahatsız edici bir rüya.</p>
<p>notiz: yazıyı yazdıktan 10 dakka sonra çantamı açtım, manzara şu:</p>
<br/><img src='https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOLSpqWWaVLyt4oX7Xyp2sGKGCf5bJO-roaJL3pVYGew5-rvkDQqzd6BJ_59jS2b8hR611jWOAz9ta6KWU_g1RNcpJHvJHHVCXBcDYqT3lARAB-TAxDTR_BEEdhcCqT8bxlfw4soFJTPU/' /></div>ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-20525637580830752362012-01-18T14:07:00.001+01:002012-01-19T18:48:17.374+01:00fes basima fes basima<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcUFgQH8CpendUQewCXbbf4BudJHuX9UhW5ncRps1NlHn8py2cXMFzA2LATHo7Wgh26DeJvLK4-9gDaEr4ANKt8bAo1XTteJAok5-2F3w1bM1ucygbHj_wQpVSnMloMMUrAGWnksxM2VQ/s1600/DSC_0011.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 0.5em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcUFgQH8CpendUQewCXbbf4BudJHuX9UhW5ncRps1NlHn8py2cXMFzA2LATHo7Wgh26DeJvLK4-9gDaEr4ANKt8bAo1XTteJAok5-2F3w1bM1ucygbHj_wQpVSnMloMMUrAGWnksxM2VQ/s200/DSC_0011.jpg" width="150" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">tezi de yazdik bitti</td><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><br /></td></tr>
</tbody></table>
püskülü ben olayim<br />
duvar basima, basim duvara.. <br />
kapi basima, basim kapiya..<br />
<br />
$u son bikac ayda basim(iz)a gelenleri kisaca bir listeleyeyim de, ibretlik bir payla$im olsun. tahmin edersiniz ki tezimi yetistirmem gereken bu son gecede yapilacak en akillica sey de bu olur. (yaziya o zamanlar ba$lami$im ama sonra kendimi sagduyuya davet edip yarida birakmisim. gerci o tezin teslim süresi sonra yine uzatildi tabi ki ama olsun.)<br />
<br />
1) <b>kücük capta su basmasi</b>. tasindigimiz gece gümbürtüler esliginde mutfak lavabosunun sicak su borusunun yerinden cikmasi sonucu yataktan firlayip sicak su yagmuru altinda (ba$imdan a$agi kaynar sular döküldü dedikleri buymu$ megersem) prize takili fi$leri cekip geri kactim, zafer de kahramanca atilip bulasik makinesinin arkasina gizlenmis vanayi kapatti. ertesi sabah da hortumu sapasaglam yeniden bagladi sagolsun, o günden beri de o cenahta bulasik makinesinden gelen anormal seslere saf gibi panikle ko$u$turmamiz di$inda bir vukuat olmadi.<br />
<br />
2) <b>parmaga hochbett dü$mesi</b>. eski evi teslim etmeden bir gün önce aksam vakti karanlikta c.'yle duvarlari boyadik (duvarlari mi boyadik, kendimiz mi boyandik ayri mesele ehehe). ertesi sabah da tavani boyayip odayi teslim edecegim diye düsünüyorum. odanin ortasindaki ranzayi sökmek de son güne kaldi. e.'nin yardimiyla i$e giri$mi$ken yukaridaki parmaklik parcalarindan biri tam isabetle sag ba$ parmagima dü$erek benim icin i$ gününü kapatti. e. sagolsun fircayi kaptigi gibi tavani boyadi, n. de beni alip hastaneye götürdü. sonuc, parmakta zedelenme ve gereksiz bir evi yetistirme heyecani yasamam.<br />
<br />
3)<b> is güc sahibi, insan gibi görünen bir almanin beni dolandirmasi</b>. aylarca ilani internette durup satilmayan ayni ranza, parmagi gazi ederek söküldükten sonra bir hafta bile gecmeden satildi. telefon eden genc, bir arkadasiyla gelip yatagin parcalarini toparladi arabaya atti, yatagin vidalarini o an bulamadigim icin (tabi ki ilk aradigim yerdeymisler ve görmemisim, ertesi gün b. ve annesi tarafindan benim 30 kere baktigim yerde $ak diye bulundular) cocuktan yatagin parasini almamam, vidalari verince alirim demem ve cocugun tam anlamiyla toz olmasi. bu konu üzerinde calismalarim devam ediyor. en son mafyaya verip topuguna siktiracagim, o olacak.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRd7-M0NSfR9hYzBrlTmfh7lI_ENTXjezpN57X-zctbFq2DEcV4vuCvbHC4cxbfaIUUskeOQTXzdeSScceoEjYEn6_ahv1m4u-WIjrFqtocVJ4HSWN3EfHeWb9F0Ckc_eibPStRoyCIbE/s1600/DSC_1178.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 0.5em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRd7-M0NSfR9hYzBrlTmfh7lI_ENTXjezpN57X-zctbFq2DEcV4vuCvbHC4cxbfaIUUskeOQTXzdeSScceoEjYEn6_ahv1m4u-WIjrFqtocVJ4HSWN3EfHeWb9F0Ckc_eibPStRoyCIbE/s200/DSC_1178.jpg" width="200" /></a>4) <b>heyula gibi televizyonumuzun yanmasi</b>. ben tezle ugrasir, b. ve annesi oturma odasinda tv izlerken b. icerden seslendi "aa televizyonumuz bozuldu galiba?". kalktim gittim ses var görüntü yok, kanallari kurcalarken nurtopu gibi bir görüntü geldi ekrana, ama nasil parlak, nasil i$il i$il. görüntü birkac saniye icinde yeniden yokoldu, o sirada ben de "koku mu var? sanki plastik yaniyiii?" deyip televizyonun arkasina egilince kasanin icinde kivil kivil alevleri gördüm. televizyon kasasinin ici bildigin alev alev yanarken, yine prizden fi$i cekme, mobilyalari tv'den uzaklastirma, "su dökmeyelim mazallah bisey olur", "ortalik duman oldu balkon kapisini acayim", "ay dur acmayayim rüzgar oluyor iyice harlanacak" tela$i derken alevler kendi kendine kücüldü. mum alevi kivamina geldiginde de b. kasanin icine hüff diye üflemek suretiyle tehlikeyi bertaraf etti. bilmemkac yüz ekran, 4 kisilik bir ailenin yasayacagi ev metrekaresindeki tv'mizin yerinde su an 37 ekran bi bidik var. oturdugumuz yerden ekrani secemiyoruz ama olsun, sesi geliyor.<br />
<br />
5) <b>o.'na gecen sene hediye ettigim harici diskin bavulundan calinmasi</b>. yüzlerce film, binlerce $arkinin pirrr diye havaya ucmasi. demek ki neymis, havaalani sirket ve görevlilerine güvenmeyecekmisiz. ya da noel öncesi bavulumuza güzel hediye olacak bir esya koymayacakmisiz da denebilir. aci bir tecrübeyle ögrenmis olduk. <br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9jne8jdzeZnwK_VyEL14xNQogL0a8W67xaTLRRC-tm_CkriX-pyg7_Ta48i9DTG8VUznJ72dwLfKWQ9eIPap62jY6mweEFcCPetepO9SRbVbwoMBcfBa2VLqw6vEfGg2Oe1k4S4n1is8/s1600/2012-01-18+13.42.43.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9jne8jdzeZnwK_VyEL14xNQogL0a8W67xaTLRRC-tm_CkriX-pyg7_Ta48i9DTG8VUznJ72dwLfKWQ9eIPap62jY6mweEFcCPetepO9SRbVbwoMBcfBa2VLqw6vEfGg2Oe1k4S4n1is8/s200/2012-01-18+13.42.43.jpg" width="150" /></a>6) <b>güzelim bahcemizin itfaiye tarafindan tarumar edilmesi</b>. yok bizim yanginimizla ilgili bir olay degil. olasi yangin durumlarinda itfaiyenin binamiza ulasimini engelleyecegi gerekcesiyle kocaman kocaman agaclarimizi kesip, bahcemizin altini üstüne getirdiler. yahu yangin cikinca biz söndürüyorduk! i$ler tamamlandiginda yine bir bahcemiz olacakmis ama bu kadar cok agacimiz olmayacakmis. zaten hepi topu 3-4 tane agacti, ki simdi yenisini eksek anca torunlarimiz görür o boya geldiklerini. ku$larimiz, sincabimiz bu karda ki$ta nereye gittiler, ne yer ne icerler diye düsünüyorum. balkona ceviz ici koydum belki gelir yer fakirler. digerleri yine unutulup gider de, bu sanirim beni en cok üzen $ey oldu.bu evin en sevdigim yani o bahceydi zaten.<br />
<br />
daha "tezi yanlis formatta mi verdim lan yoksa ben?!!" panigimi anlatacaktim ama hüzünlendim bak yine. gidiyorum lan ben!ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-9930262454797967962011-10-05T00:44:00.000+02:002011-10-05T00:44:15.959+02:00internetler<a href="http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=internetler">internetler</a> hem uhu(yapistiran), hem duvar(ayiran), hem iletisim, hem yalnizlik araci olmus iyice. o kadar nicknamelerimiz, bin cesit web sitesinde, bin türlü gercek ismimizi tasimayan hesabimiz var. yine de surada bile hepimiz biz bizeyiz aslinda. bazen insan ben yazayim ama kimse bilmesin istiyor. sahsen ben gidip sexyboy89 gibi yeni bir hesapla ugrasmaya üsendigim icin de bazi seyleri ya yazmiyorum, ya da yazdigima pisman oluyorum. eksi sözlük gibi olusumlar bu yüzden cok sevdigimiz seyler sanirim. bizi hic tanimayan, hakkimizda bir fikri olmayan cok fazla kisiye ulasip aklimizdan gecen en abuk subuk seyleri anlatabiliyor, hic bir geri bildirim almasak bile en azindan bir kac kisinin okudugunu düsünerek saftirik saftirik seviniyoruz. tabi her platformda tanidik bildikler arttikca yazilanlar oto sansüre ugrayip yine kusa dönüyor ve özgürce yazabilecegimiz yeni bir platform ariyoruz. facebook arkadaslarim arasinda sülalemin önemli bir kismi, twitter listemde babam var, kimi zaman bir seylere ana avrat düz gideyim desem de 3 kez düsünüp vaz geciyorum. yazmaya cekindigim veya oto sansüre ugrayan tek sey küfür veya müstehcen icerik degil tabi, icimden gecenleri anlatmak bile eskisinden zor olmaya basladi, bloga daha az ugramaya baslamam da ondan mi acaba? bence o tembellikten. gezip gördügüm bana kalsin, yedigimi ictigimi anlatsam blog ihya olmustu be!<br />
<br />
mesela bugün bir iki baska arkadasla beraber yeni isyerinde ilk günümüzdü, patron bize mahallenin dönercisinden pizza ismarladi. sirket dolusu alman, adama telefonda siparis vermeyi beceremeyeceklerini bildikleri icin siparisleri alper verdi. benim vejetaryen pizzayi söylemeye sira geldiginde dönerci "abi o ne? ben onu yapamam" demis, bizimki "abi sen mantar koy, biber koy, misir filan takil" diye zar zor razi etmis adami (: eve dönünce de annanemin kirki diye irmik helvasi yaptim. fena da olmadi ha. bugün aglamaya daha cok hakkim varmis gibi geldi, ama bir faydasi olmadi. <a href="http://www.youtube.com/watch?v=FGDUSIv5PYo">beni hoyrat bir makasla eski bir fotograftan oymuslar</a> sanki.ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-48926381442411054302011-09-19T21:42:00.000+02:002011-09-21T11:20:22.942+02:00anlamiyorum kimilyon tane i$im var. tez yazmaya basla, sinava calis, i$ ara, i$ bulunca ev ara, ev bulunca ta$in, $imdiden evi toparlamaya ba$la, sap kursunda aslini astarini ögrenmeden cevapladigin tüm konulari bir ara ögren, ehliyet sinavina gir de al artik su ehliyeti, is bulunca vizeni uzat, son iki sinavinin pesini birakma dersleri takip et, kiki'ye biraz zaman ayir, spor yap, tasinmadan camasir makinesiydi, elektrik süpürgesiydi evin eksiklerini tamamla, falan, filan. ama hicbirinin anlami yokmus gibi. aklimda bir tek soru var. benim annanem nasi ölür ya?<br />
<br />
dolapta bi kavanoz cilek receli.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6E8QpR9BumOGgfU_FPSdgeZyMNn6caCtv1PhIIJGuntArXlZ7mdMBOHuNxCl1ciqOaOHOA5GKcW0BpfyO4VyvYE2-7BRaWM9tSaOyXi9haOvC6p4_XcpG6F7pmDPj9VE86V-dc-L6qcs/s1600/dayimlar.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6E8QpR9BumOGgfU_FPSdgeZyMNn6caCtv1PhIIJGuntArXlZ7mdMBOHuNxCl1ciqOaOHOA5GKcW0BpfyO4VyvYE2-7BRaWM9tSaOyXi9haOvC6p4_XcpG6F7pmDPj9VE86V-dc-L6qcs/s320/dayimlar.jpg" width="302" /></a></div>
ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7901041855532593555.post-89659667711998568782011-07-29T02:31:00.002+02:002011-07-29T02:32:53.884+02:00to doblogumu özlüyorum. ama su anda yapmam gereken en son seylerden biri oturup havadan sudan yazilar yazmak oldugu icin, sanki bu aralar önemli islerime egiliyormusum gibi sessizligimi koruyorum. son 3 haftadir yazma hakkimi da asker mektubu icin kullandigimdan bloga anca sira geldi.<br />
<br />
bilmem blogdaki to do listem is yogunlugumu kaldiracak mi. en önemli ve kisa vadeli iki i$im pazartesi girecegim sinav ve i$ arayi$im. hayirlisiyla istifayi bastim. i$ bulursam ekim'e, bulamazsam türkiye'ye kadar. kasim'da vizem bitiyor cünkü. bulurum bulurum.<br />
<br />
bugün dortmundumuzun sayili IT sirketlerinden birine is görüsmesine gittim. iki departman $efiyle görüstüm (hangi departmanlar oldugunu tabi ki söylediler ama, ben tabi ki 30 saniye icinde unuttum). aynen birkac hafta önce nurcan'la is basvurulariyla ilgili tüyolar almak icin gittigimiz finans danismani kadinin söyledigi gibi iyi polis / kötü polis rolünde karsima ciktilar. kadinin söyledigine göre suratsiz olana odaklanip her seyi ona anlatmaya baslar, kendini illa ona begendirmek istersen, bu güclü bir kisilik karsisinda ezilmen anlamina geldigi icin hos karsilanmazmis. yani cok gerekmedikce suratsiz olanla muhatap olmayip ne$eliye odaklandim. gerci o da sevimli olacagim diye sürekli o kadar garip bir bicimde gülümsüyordu ki, joker gibi adama bakip gülmemek zaten elde degildi. eger ikinci bir görüsmeyi hakettigime karar verirlerse bir de teknik teste tabi tutulacakmisim. bana kalirsa ben tam i$e göreyim ama adamlar ne der bilmiyorum. hayirlisi mayirlisi diyoruz. <br />
<br />
o zaman cok uzatmadan yatayim da, öglen erken kalkar calisirim.ranablehttp://www.blogger.com/profile/09447762319583746576noreply@blogger.com0