26 Mayıs 2007 Cumartesi

..oivavoivavoivavoi..


eglence diye ben buna derim. dün aksam köln'de, mini mini bir klüpte, biz bize nasil eglendigimizden bahsediyorum. dün oi va voi'yi ilk kez canli izledim, kahpe kader bir terslik cikarmazsa son da olmaz. eglenmekle de kalmadik, ne kadar eglendigimizi grup elemanlarina bile gösterdik.

tabi emegi gecenleri de burada anmak isterim. sponsorumuz serdar konser biletlerini aldi ama son anda bir zamanlama talihsizligine kurban gitti, böylece en kisa zamanda bir oi va voi konserinde daha boy göstermemiz icin gecerli bir sebebimiz de oldu. anil bey & deniz hanim sagolsunlar (iki ki$ilik ismi olunca insan acaba az zamanda daha cok is mi yapiyor diye düsünüyorum bazen. kiz $izofren olacak:) getirdigimiz beyaz tisörtlerin üzerine grubun ismini yazabilmemiz icin cok sahane renkleri olan 2 tekstil kalemi getirmisti, biz de konusturduk tisörtleri valla. $ekil 1a'da görebilirsiniz. konser sirasinda desperados'larimiz zafer'den(bu hareketiyle uykulu unutkanligini tarihe gömdü:), fotograflarimiz ise (her ne kadar köln'de rana'yla konser izlemek gibi tasvip edilemeyecek bir davrani$a imza atmis olsa da:) emre'dendi. konser sonrasi kalacak yer sponsorlugunu da son kez sayin ezer yapti, "her birimizin ortalama iki$er kral arkadasi oldugu $u günlerde" kadroda yerini korudu. :)

neyse uzatmayayim, erkenden gidip en öne yerlestik. sahneye yakinligimizi galiba tarif edemeyecegim, $öyle söyleyeyim; durdugum yerden solistin mikrofon ayarini filan rahat yapabiliyordum, elimi uzatsam kizi tutuverecektim, nitekim önündeki sarki listesini alip üzerine ladino song bile ekledim bir ara ama yemedi hehe :) konser boyunca hop! zip! o kadar oynadik ki konserin sonunda muhabbet ettigimiz grup elemanlarindan lemez türk oldugumuzu ögrenince "zaten anlamistim alman olmadiginizi, cok oynadiniz :)" bile dedi. kemanci abla anna phoebe'nin canliligi ve avrupa yakasi'ndaki selin'in deli deli hareketlerine benzer tavirlariyla hastasi oldum. yari alman olduguna inanmak zor. ama ben de kendisinin yalancisiyim hehe, $akir $akir da almanca konu$uyor vallaha. solist abla alice icin ne diyecegimi bile bilmiyorum, hatunun gercek olduguna inanmak bile zor. bebek gibi bir cehre, melek gibi bir ses. allahtan erkek degilim diyor, kendisine buradan öpücüklerimi gönderiyorum. tabi her ne kadar hatunlari kadar olmasa da grubun erkek elemanlari icün de buradan toptan bir helal cekiyorum. hepsi birbirinden merdane, acayip tatli, acayip becerikli $ahislar. sözün özü bunlari bir daha görmezsem gözüm acik gidecegim.

aslinda konserde benim icin degisik bir ayrinti daha var. bu da benden baska kimseyi ilgilendirmez ya, bu sayfa da benden baska kimse icin degil zaten, hemen yaziyorum. eskiden böyle cok eglendigim, cok sevdigim yerlerde, mesela müzigini cok sevdigim bir grubu dinlerken, muhtesem bir manzara karsisinda, cok önemli bir olayi canli izlerken vs. hep icimde bir burukluk olurdu: "ke$ke $u da olsaydi, bu da görseydi" diye, hatta konserdeysem bu müzigi cok sevdigini bildigim bu $ahsi arar ona da dinletirdim. ($u veya bu yerine bir sevgili, dost, arkadas, abi, kuzen vs ismi gelebilir.) bu kez aklimin ucundan bile gecmedi böyle bir $ey, ta ki deniz salih'i arayip refugee'yi dinletene kadar, ki bu da konserin sonuna tekabül ediyor. anca o zaman aklima "aa böyle de bir $ey vardi dü$üncesi" geldi, fakat o "his" yine de gelmedi. i$te o eski ben, buna bile üzülürdü ama venom'a dönüsmekte olan yeni ranable'den böyle bir tavir beklemiyorum tabi. bir de üstelik ne$emden bir $ey eksilmedigi icin seviniyor muyum ne? bu da böyle bir animdir. bu husus aslinda kafami bir süredir kurcalayan bir odunla$ma hikayesinin parcasidir ama $u anda konuyla ilgili net bir yorum yapamayacagim. devamimi merakla bekliyorum.

of tokyo'da saat kac oldu ki ya?

20 Mayıs 2007 Pazar

a$ik oldum!

evet müjde! sonunda! hatta insan cok sevdiginde sevgisinden korkar ya, öyle sacma, öyle gerzekce bir sevgi. sebebi olmasi gerekmeyen, insanin ba$inda kavak yelleri estiren bir a$k bu belli ki. i$in kötüsü insanlar habire "neden, niye, nesini sevdin ki?!" diyorlar durum böyle olunca. hayallerini, niyetlerini illa bir sebebe baglaman gerekiyor. bir de üstelik sanki sen hic dü$ünmemi$sin gibi "ama $u kusuru var, bu bilmemnesi var" diye, seni aslinda "yanli$larda" olduguna inandirmaya cali$iyorlar agiz birligi etmi$cesine. yahu sanki benim hic aklima gelmedi götümün buza yapi$acagi, belki gün boyu güne$i görmeyecegim. $u ya$ima gelmi$, bu kadar yer gezmi$, aha na bu kadar da kitap defter kari$tirmi$im, hayal gücüm hic fena degildir, üstelik kendimi de az cok tanirim. e bu durumda belli enlem boylamlarda ya$am neye benzeyebilir, nasil olur, ben ne yapabilirim, ne yapamam asagi yukari bir fikir var aklimda. "donarsin"larla, "depresyona girersin"lerle gelmeyin bana! hakikaten tüm bunlari bildigim halde hevesimden hicbir sey kaybetmeyisime de daha cok heyecanlaniyorum. cok da gecerli nedenlerim var aslinda, siz hic kafanizi takmayin. en önemlisi $unu rica ediyorum sizden, bir bakin bakalim onca yer gezdigim, bazilarina hasta olacak derecede bayildigim halde bugüne kadar size böyle bir kararla geldim mi acaba? demek ki benim de bildigim bir$eyler var.

evet bu kez gecerli nedenlerim oldugunu iddia ediyorum ama, az cok kendimi de tanirim dedim ya, her zaman böyle biraz, istedigini mantikli da mantiksiz da olsa yapan, ötesini berisini -pek dü$ünmeyen demeyelim ama- cok da takmayan bir ki$ilikle mücadele ettim. insanlar sorularla gelince onlari ikna edecek, veya en azindan cenelerini kapatacak bazi argümanlari öne sürüp i$in icinden siyrilma mekanizmasini iyiden iyiye geli$tirmi$im diyelim. evet bu itiraf biraz ayip oldu. ama ben de biliyorum ki, o istenen $ey elimden gelebilecekse ben de onu yapmadan rahat etmem. tabi bunlar hep sadece beni ilgilendiren mevzularda olsun isterdim ama annem, babam da elimden cok cektiler bilmiyor degilim.

neyse bunlari birakalim da asil meseleye gelelim: a$kim stockholm! isvec derdim ama cüretkar olur. henüz sadece stockholm'ü görmü$ olmak cok ileri gitmeye yeterli degil. evet hayatimdaki ikinci en önemli karari vermi$ bulunuyorum; mümkün olan en kisa zamanda ve en sorunsuz, en kaymak gibi geci$le stockholm'e ta$inmak. bunu nasil ve ne zaman becerecegim henüz cok net degil ama en iyi ihtimalle seneye bu zamanlar hazirlik yapiyor olmaliyim. okulumda önlisansi tamamlayip, yüksek lisansa orada devam etmek üzere ingilizce ögrenim yapan bir isvec üniversitesiyle temaslarda bulunmaliyim. bir yandan bir i$ veya staj ayarlayip bir sonraki dönemde de pilimi pirtimi toplamali ve almanya semalarina hoscakal demeliyim. bunlari da bu kadar ciddiyetle hepinize anlatiyorum ki -utanmasam yoldan gecenleri cevirip ben stockholm'e ta$iniyorum diyecegim- sonra tereddüt etme, vazgecme payim kalmasin.

"e ne var burada bu kadar da iki saattir cene yapiyorsun" diyenler tekrar ba$a dönsünler derim, ben orada neler gördügümü, nelere bayildigimi anlatayim azicik. aslinda bu da o kadar kolay degil cünkü cektigim yüzlerce resim bile benim stockholm'de gördüklerimi anlatmiyor.

ne gördüm ki ben sahiden? sularla cevrili bile degil, sularin icinde bir $ehir gördüm. abartayim da benim atlantis'im olsun. insan sevince ne salak oluyor degil mi? :) hep böyle biraz saf olmu$umdur annemin dedigi gibi. salak diyecekti kiyamiyordu kadin sanirim. neyse, ne diyordum? bir göl ve bir denizin bulu$tugu, birbirine kari$tigi bir $ehir stockholm. bu su miktari yetmiyormu$ gibi ye$ili ve yoku$u da bol! bir $ehirde olmasi gereken en önemli 3 özelligi aradan cikarttik yani. bakimsiz, döküntü binalar; görkemli, muhte$em binalar; modern binalar, cirkin binalar, acayip binalar.. hepsi var. sokaklarini ar$inlamaktan sikilmayacagim koccaman bir $ehir.

eh elbette orada bombo$ sokaklarda gezip, tek ba$ima takilmayacagim. 2 milyon da ev sahibim var. i$te bir ba$ka önemli faktör; büyük $ehir! insanlar güler yüzlü, muhabbet$inas. elbette denyosu, iti kopugu, hirsizi ugursuzu, o da degil, huysuzu, gerzegi vardir. nerede yok ki? hatta ben o kisa sürede rastlamami$ olsam da yabanci dü$manligi da cok derler. bilmedigim, görmedigim $ey degil, gec!

yahu bunlari anlatiyorum ama asil anlatacaklarimi dogru düzgün ifade edecegimden o kadar umutsuzum ki sanirim gelip görmeniz gerekecek stockholm'ü.

kücükken hayal edip, yapabilecegime hic inanmadigim bir $eyi yapabilecek miyim acaba? acaba her $ey kücükken okudugum, sonra artik aklim erdiginde annanemin bana tekrar hediye ettigi "bir siyah sacli kadinin gezi notlari"'yla mi ba$ladi?

hej!

5 Mayıs 2007 Cumartesi

medusa

belki siz bu satirlari okurken degil ama, ben bu satirlari yazarken cok uzaklardayim. stockholm'un göbegi gamla stan'da tuhaf bir rock bar'da, tuhaf insanlarin arasinda pek mutluyum. her ne kadar uzerimde zara bluzum, piriltili atkim ve topuklu ayakkabilarimla burada onlardan da tuhaf dursam da..

stockholm aylar boyu kalinasi, tadi cikarilasi, kuytu sokaklari kesfedilesi nefis bir yer. ama buna sonra gelecegiz.

hej!