31 Mart 2012 Cumartesi

zombiland

sinavlar gectigimiz pazartesi bitti, annem gittiginden beri sosyal hayat namina ne kaldiysa onu da alip götürdüler. sinavlara calisirken en azindan her gün sabahtan aksama kadar hocasiydi, arkadasiydi iki insan yüzü görüp muhabbet ederdim. salidan itibaren her gün ise gidip aksam 9-9 bucuk arasi yataga girince o da kalmadi. bir ay önce söyleseler inanmazdim, haftalardir eve 8-9 gibi gelip zar zor bir seyler atistirip kendimi yataga atmaktan baska bir sey yapmadim. ha, $ikayetci miyim? hayir. hatta dün i$ten cikip carsidan eve yürürken oyalanmaya calistim, yahu haftasonu geldi biraz dolasayim, maci disarda izleyeyim gibi fikirler yürüttüm ama yine kös kös erkenden eve geldim. haftaici ne güzeldi, o günden hicbir beklentim kalmamis olarak eve gelip mutlu mesut kitabimi okuyarak uyuyordum. neyse bugün cevahir ve özgür'le cay icmek icin cikip, tesadüfler de sagolsun bir ciki$ta 4 arkadasimla zaman gecirip bütün haftanin sosyallesme ihtiyacini karsilayarak eve döndüm. bu beni 1 hafta daha götürür.

asil $eyi anlatmak icin gelmistim, dün sabah postaneye gitmem gerekti (hazir zayiflamaya kesin kararliyim, neden spor salonundan kaydimi sildirmiyorum? diyerek kayit silme dilekcemi postaya vermek icin (evet, elden almiyorlar, illa postayla göndermeni istiyor ...ler). kafaniz karisti biliyorum ama bu konuyu burda kesip devam ediyorum, nitekim bir iki ay icinde benden bir ko$u bandi ile ilgili bir yazi bekleyebilirsiniz.). neyse ne diyordum, hah postaneye gittim henüz acilmamisti, ilk kapidan girince iceride i$ görülen salona giri$i tamamen kapatan kepenklerin önünde bir amca bekliyordu, ben de amcanin biraz berisinde kitabimi okuyarak dikilmeye basladim. acilisa bir 10 dakika vardi, yavas yavas baska insanlar da gelip beklemeye basladi. birisi gelip benim arkamda durdu, görünmeyen ama var olan siraya saygi gösterdi sagolsun. ondan sonra gelenler icinde yavas yavas önlere dogru süzülmeye calisanlar, yandan yandan ilerleyip bir seyin farkinda degilim izlenimi vererek kepengin dibine kadar yanasanlar, filan insanin asabini bozacak türde cesit cesit insan gelmeye basladi. önünde su tekerlekli yürüme yardimcisi araclardan olan bir teyze aramizdan slalom yaparak ilerledi. hayir bahsettigim öyle sikis tepis bir yer degil 30 metrekarelik bir alanda herhangi bir sira gözetmeksizin dagilmis belki 15-20 insan. yas ortalamasi biraz yüksekti, nerden baksan 70-80 fersah. acilis saati gelip kepenk yerinden kimildadiginda bütün dedeler ve neneler agir aksak hareketlerle kepenge dogru ilerlemeye basladilar. kimi topalliyor, kimi agir cekimde hareket ediyor, kimi ko$maya calisiyor. yani yeni acilan bir postanede bu kadar acele etmeyi gerektirecek ne olabilir ki amcacim? dogrusu hic birinin ise yetisme derdi oldugunu düsünmedim, almanya'da mezarda emeklilik dedikleri sistem yürürlükte bile olsa cogunun emekli olduguna emin gibiyim. neyse i$te bu garip hareketlilik beni bir an o bayila bayila izledigim zombi filmlerinden birindeymisim gibi hissettirdi. duruma o kadar yabanci kaldim ki bi an ne ariyorum lan ben burda, burda ne isim olabilir ki benim? diye düsünüp dilekceyi filan birakip cikip gidecektim. sonunda zombi istilasina ben de katilip i$imi gördüm ve ciktim ama $imdi o cogunun sirtini gördügüm, yarim yamalak hareketlerle ilerledikleri sahne gözümün önüne gelince yine bir garip oluyorum.

duyan da beni o kitaptaki insanlara benzetecek, hani belli bir ya$a (60?) gelen insanlari saglikli olsalar bile öldürdükleri toplumla ilgili (isaac asimov'un muydu ya o?*). yok, ya$lilara kar$i öyle bir tavrim yok (zombilere gelince i$ degisir). yaslilari severim, gerekirse ellerimle bakmaktan da imtina etmem diye düsünüyorum. annanemle dedem $imdi ya$asalardi muhtemelen ikisi de bu gördügüm insanlar kadar bile hareket edemiyor olacaklardi, olsun yine de ya$asalardi iyiydi.

 * biraz ara$tirdim ama asimov'a ait böyle bir öykü bulamadim, ama logan's run adinda bir film varmis. bu benim hatirladigim öyküden daha abartili 30 yasinda topluma veda ediyorsun, ama ayni hesap.

17 Mart 2012 Cumartesi

hani kimi zaman..

..farketmeden kumandanın üzerine oturursun ya..

yine nefis rüyalarımdan birini gördüm bu sabah. sadece bir kuplesini anlatayım. bir yerde misafirlikte filan denk gelmişim, kendi çapında ünlü bir aktörle muhabbet ediyorum. ne kaar da alçakgönüllü diye şaşırıyorum bir yandan, çünkü öyle. bir ara kaybedilen yakınlardan filan bahsederken annesini anlatıyor. anlaşılan, kadın hippi gibi bir şeymiş. doğaüstü şeylere de inanırmış. bizim aktörün gençliğinde ölmüş, ölmeden önce de oğluna "yüzlerce hayat yaşayacaksın" demiş. bizimki "ben yine reenkarnasyon gibi uçuk kaçık bir şeylerden bahsediyor sanmıştım ama o aktör olacağımı söylüyormuş. her rolü yeni bir hayat gibi yaşıyorum." diyor. ben de 'oha ben ot gibi tek bir hayat yaşıyorum' diye düşünüp "meslek değiştirmek için çok mu geç?" diye soruyorum, gülüşüyoruz.

güzel, ama sanki oturduğun yere dikkat etmemişsin de götünün kenarında bir tv kumandası kalmışcasına rahatsız edici bir rüya.

notiz: yazıyı yazdıktan 10 dakka sonra çantamı açtım, manzara şu: