24 Nisan 2012 Salı

son derece bilimsel

30 küsur yılda yaptığım araştırmalar sonucu kendimle ilgili şöyle bir sonuca vardım: bir dert tasa thresholdum var, nicelik veya nitelik olarak nasıldır tam tespit edemedim ama bu eşik aşıldığı zaman dertli bir insan oluyorum.

yani bir takım kısa vadeli dertler bir araya gelip belli bir sınırı aşana kadar hepsini kulak arkası edebiliyorum. ama o sınır geçildi mi hepsi birden üşüşüp bikbikbik ötüyorlar, insanı yoruyorlar.

dertlerim de gayet normal, insani dertler. yani öyle fener 30 yıldır türkiye kupasını alamadı lan diye dertleniyor değilim. mesela n'oluyor? okulda işler ters gidiyor (tez yetişmiyor, yarım puanla sınavdan kalıyorum filan), sağlığım bozuluyor (fazla yoruluyorum, üşütüyorum, bişeyler), param yetmiyor (bazı faturalar ödenmiyor, istediğim/ihtiyacım olan bir şeyi alamıyorum), yakınlarımın bazı sorunları oluyor (sağlık, maddiyat neyse artık), zamanım hiçbir şeye yetmiyor (koştur koştur yetişemiyorum), sevgilimle tartışıyorum (buna zaten aklım ermiyor), iş güçte sıkıntı oluyor (proje yetişmiyor, yaptığım iş zevk vermiyor), sosyal sorumluluklar kafa ütülüyor (burayi sizin hayal gücünüze birakiyorum) vs. vs.

işte bu dertler ağırlıklarına göre bir araya gelip o sınıra çullandığında bende bir bozulmaklar, bir erör vermekler. mesela sağlık ve para sorunları bir araya gelince 10 kaplan gücünde oluyor. para yüzünden doktora gitmek, ilaç almak mesele olunca moralim sıfırın altına iniyor. elbette o an için bir yakınımdan para isteyebilir, kredi kartından para çekebilir veya banka soyabilirim. hiçbirinde de ölmedim neticede. ama bu, senaryoyu değiştirmiyor ve vaziyet insanı üzüyor. "koca adam olduk hale bak" oluyor.

kimi zaman da okul, iş, para, zaman, bir ton sorun resmi geçit yapıyor ama o sınır aşılmadığı için bildiğiniz şenşakrak ranable hoplaya zıplaya geziyor.

bir de, bu günlük dertlerin altında sinsi sinsi bekleyen onların geniş zamana uyarlanmış versiyonları oluyor. yaş kac oldu, okul hala bitmedi lan! hesabim her ay ekside, bu borçlar ne zaman bitecek de benim cebimde 3 kuruş olacak? yaptığım işten memnun değilim/az kazanıyorum. efembaamla annanemi çok özlüyorum. sevdiklerimden uzakta yaşıyorum. gibi. o sınırdan sonra işte bu ipneler de üşüşüyor insanın kafasına.

bu da böyle bir tespitimdir. ha bir de başka bir tespitim var: anlaşılır yazayım diye konuyu çok dağıtıyorum. ben buraya tamamen başka bişey anlatmaya gelmiştim lan!

bugün isten sonra söylene söylene bekledigim 25 dakikalik gecikmenin sonunda trenin kapisindayken tam önümden trene binmeye calisan bir kizcagiz cup diye trenle peronun arasindaki mükemmel boşluğa düşüvermesin mi? bir elim telefonla kulagimda, diger elimle kizin kolunun altindan tutup yukari cekmeye calistigimi, kizin da bir yandan debelendigini, sonunda kosup gelen bir adamcagiz da kizin diger koltuk altindan tutunca kizi havalandirdigimizi hatirliyorum. kiz panik ve saskinlikla adamcagizin iyi misin sorusuna bile yanit vermeden trene binip gidip yerine oturdu. ben de gidip bir yere oturup konusmaya döndüm.

bugünlerde böyle birilerinin cani icin endise ettigim ilk olmuyor. öyle olunca da dedim ki koy götüne ya naniş.

(bkz: erörle mücadele)

ertesi gün notu: yok lan futbola da dertleniyorum baya baya. o son penaltiyi kacirmayacaktik. ah ulan!