25 Ocak 2013 Cuma

südtribüne dortmund

bir aksilik olmazsa bugün dortmund'daki yapilabilecek en güzel seylerden birini yapacagim, westfalenstadion'da (nasil ki cocukluk arkadasiniza memo, emo, musti demeye devam ediyorsaniz, ben de signal iduna park'a westfalenstadion demeye devam ediyorum) südtribüne'de mac izleyecegim.

geldigim ilk seneden beri her sene aksatmadan 2-3 maca gittim, hicbir maca gidemedigim tek bir sene vardi: yillar sonra ilk kez sampiyon oldugumuz 2010/2011 sezonu. durum böyle olunca ulan hic kasmayip gitmesem de adamlar rahat rahat sampiyon mu olsalar diye cok düsündüm. yine de gecen sene hem ben mac izledim, hem onlar sampiyon oldu, mesele de cözüldü.

bu hafta $ansim yaver gitti ve aslinda bilet bulmanin cok zor oldugu südtribüne bileti kucagima düstü. aile boyu bvb hastasi bir is arkadasimin kayinvalidesi! hasta olunca onun bileti bosta kalmis, bileti ister misin diye ilk sorduklari futbol hastasi arkadasin da etiyopya-burkina faso milli macini izlemek icin evde kalmak istemesiyle bilet benim oldu.
gelbe wand - sari duvar südtribüne sadece dortmund taraftarlari icin degil aslinda tüm futbolseverler icin önemli bir yer; 25.000 kisilik ayakta tribünü her hafta agzina kadar dolar ve türlü tezahürata ev sahipligi yapar. zaten bvb'nin basarisiz oldugu dönemler de dahil her hafta doluluk oraniyla rekorlar kirmis westfalenstadion'un gözbebegidir. doluluk orani dediysem 80.645 kisilik stadin sezon boyu ortalama doluluk oraninin 80 bin'in üzerinde olmasindan bahsediyorum. bkz. tulum cekmek. bölgenin ekonomik durumu da belliyken taraftarlarin bagliligi daha bir dikkat cekici. simdi burada futbolla insanlarin uyutulmasiymis, afyonmu$, u$akmi$ gibi sosyal sebeplerden bahsetmek bana düsmez, ben uyuyanlarin safindayim.

aksam havanin -7 olacak olmasi disinda bir handikap yok, onu da elimden geldigince etkisiz kilmak icin evde ne bulduysam giydim. yok yok öyle degil tabi ki, uzun süre düsünüp tasinmam gerekti, bir kere yanlis renklerde bir sey giyme gibi bir özgürlügümüz yok: mavi-beyaz (schalke 04), kirmizi-beyaz (1. fc nürnberg) gibi rakip renkleri minimal haliyle bile kullanamadim haliyle. dortmund formami yanima aldim ama iki kat ceketin altinda olup görünmemesindense onu bandana gibi kafama gecirmeyi tercih edecegim sanirim. zaten kloppo bugünü atki günü ilan etmis, atkim yok bari formami sallayayim.

simdi buraya giydiklerimi bir bir yazacagim, aksam eve gidince de fotograflarini cekecegim ki futbol ugruna neler yapiyoruz daha iyi anlasilsin..

1 kaban
1 yelek ve ceket olmak üzere 2 katli mont
1 taraftar formasi
1 ince hirka
1 yün kazak
1 ince v yakali kazak
1 bogazli penye
1 alttan citcitli badi
1 kot pantolon
1 cift yün tozluk
1 uzun tayt
2 kalin corap
2 ince kulotlu corap
2 cift eldiven

bir de kirmizi yün atkim var ama onu kullanabilecegime pek emin degilim. olmadi belime sararim böbreklerimi ü$ütmem he mi yavruumm. $u anda hareket etmekte zorlaniyorum, zaten montla kabani giyince a$iri giydirilmis ilkokul cocugu gibi kollarim acik kaliyor. kur$un yesem ölmem sanirim. yine de denemeyelim.

son olarak da:


 bence ü$ümeyecegim..

not: ozan buraya kadar okuduysan gel yanaklarindan öpücem lan. aralari atladin biliyorum ama olsun.

15 Ocak 2013 Salı

äege ile mutlu son

satici web sitesini bezdirerek gönderilmesini sagladigim ikinci makine bu sabah geldi. kargo elemanlari yoldan "yarim saate geliyoruz" diye aradiklarinda "lütfen makineyi ambalajindan cikarmak icin beni bekleyin, ben asagi geleyim" dedim. öyle de yaptik. bu kez adamlar acmadan önce beni uyarip güzelce izah ettiler, "bak acicaz bunun icinden de su cikacak" diye. üretici firma makineleri ambalajlamadan önce basinc testi vs'den geciririken bunlari bi güzel yukardan asagidan, icerden disardan suluyormus. "allah allah ambalajlandiktan sonra icinde suyla ööyle aylarca satilmayi bekliyor demek" diye sasirdim ama "e sorun degil simdi gördüm ya tamamen ambalajli ve yeni oldugunu, buyrun acin" dedim. amcalar makineyi yukari getirip digerini aldilar, bir de müsteri istegi üzerine baglantiyi yapmak durumunda olduklarini ve bu spesifik müsterinin bunu cok istedigini görünce biraz bozuldular ama asagi yukari 10 dakika sonra yeni makinemiz su aliyoo oleeeyy diyerekten test edilmekteydi.

ilk bo$ calisma sirasinda biraz camindan baktim da adeta hipnotize oldum. hic bos calisan makine görmemisim, acayip bir temizlik havasi hakim. ilk calistirmada yarim doz da deterjan koymak gerekiyormus, öyle olunca makinenin icinde yuvarlanip duran köpük dalgalarindan baska bir sey yok. saatlerce izleyebilirim. ama bu kez fotografini cekmekle yetindim. ilerde acar bakarim. hadibe'den sonra gönül bagiyla baglandigim ikinci bir beyaz esyam oldu.

sirada ne var? zeyneb'den alip getirdigimiz buzdolabi yerine yerlesecek, ev süpürülüp toparlanacak, fotograflari cekilecek ve ese dosta ve bittabi yeni kiraciya gönderilecek.

aaaa yeni kiraci! isvecli :D

10 Ocak 2013 Perşembe

garip akiminin öncülerinden ranable

biliyorsunuz postacinin pasaportumu kimlik olarak kabul etmemesi, telefon sirketinin internetimi 6 ayda yeni adresime tasiyamamasi üstelik ayrilmaya kalktigimda bu 6 ayin parasini istemesi sonucu avukatlik olmamiz, yedigim cezayi (ödeyebilseydim 3 euro filan tutacakti) ödeme israrlarimi kabul etmeyen deutsche bahn görevlisi yüzünden bu sefer de db ile avukatlik olmamiz, unitymedia'dan internet hizmeti satin almak icin yalvarmama ragmen adamlarin nuh deyip peygamber dememesi gibi tatli sert ve hatta sacmasapan olaylar basima gelmemi$ degil. durum böyleyken nasil oluyor da bir hizmeti kullanir, bir sey satin alirken herseyin yolunda gidecegini hala düsünebiliyorum, ona inanmak güc.

bu ay ev arkadasim evden ayriliyor. onun bu mutlu gününde (cok daha güzel bir sehirde, cok daha güzel bir is buldu) bana düsen de "anaa buzdolabim yok, anaaa camasir makinem de yok, anaa koltuk gitti, masa da yok nerede yemek yiyecegiz?" gibi sorular ve sorunlarla ugrasmak oldu. uzun ugraslar, detayli excel tabolarindan sonra bana en uygun gelen yikama-kurutma makinesini (türkcesi ne la bunun? kurutmali camasir makinesi imis, ibret olsun diye dursun bu böyle) internetten siparis ettim. zaten eksik esyalari alayim derken cepte para kalmamis diye biraz daha pahali olmasina ragmen taksitle alabilecegim bir web sitesini tercih ettim. taksitleri alet geldikten 1 ay sonra ödemeye baslayacagim diye tam seviniyordum ki adamlar "sen hele bir 150 euro yatir baalim delüanlu" dediler. tipime bakip begenmemis olacaklar. neyse olabilir böyle seyler dedim parayi yatirdim. onlar da "hadi $u gün gelip getirecegiz makinani, yine iyisin" deyip sirtimi sivazladilar.

nitekim makine dün geldi. 2 kargo elemani öglen dedikleri saat araligi icinde geldiler, makineyi banyoya kadar götürdüler (sonradan ögrendim ki eski makine takili olmasaymis yenisini direk baglayacaklarmis). baktilar ki baglayamayacaklar adam imzalamam gereken kagidi burnuma dayadi hemen imzalayayim da gitsinler diye. bu arada ben makinenin niye tamamen ambalajsiz olarak geldigini anlamaya calisiyordum. bir de onlara sorayim dedim. "biz onu sizin icin cikardik" dediler (bkz: yedik onu biz). bunlari konusurken alindi kagidi hala burnumun ucunda sallaniyordu. "bir dur be adam, bir bakayim dogru makineyi mi getirdiniz ne getirdiniz belli degil" minvalinde atarlandim. o da iyice yüzsüz gibi "dogru dogru" diyerek kagidi burnumdan iceri soktu. ben de kagidi cikarip imzaladim mecburen. o arada atik su hortumunu görüp, temiz su hortumunu göremeyince adamin arkasindan onu bagirdim. "icinde icinde" (cem yilmaz'i anmadan gecemem) diye bagirip uzaklasti.

adamlar gidince ilk $oku atlatip cihazi bir inceledim. makinenin ici bildigin bugulu damlali islakti. iyi ki adamlar gitmeden soramadim, ya "daha yeni donlarimizi yikadik da geldik?" diyelerdi ne yapardim? arkadaki hortumu cikarip salladigimda dibinden su akmasiyla süphelerim de onaylanmis oldu. makine belli ki kisa süre önce calistirilmisti.

to be continued...