
ilk secimlerim de tabi ki favorim dosto'dan oldu. varligindan haberdar bile olmadigim iki kisa romanini okumus oldum. tabi bu bakimdan cok okuyabilmek pek de iyi olmuyor cünkü bir kez rus klasiklerinden okumaya basladigimda da baska bir sey okuyasim gelmiyor, okudukca da o hastalikli karakterler gibi düsünmeye basladigimi farkediyorum.
izmir'de calistigim zamanlarda suc ve ceza'yi okurken bir cumartesi sabahi beni toplantiya cagirdiklarinda yol boyu sacma sapan seyler düsünmüstüm: "bugün nöbetim yok, simdiye kadar hic bir toplantiya da cagrilmadim. benim gibi sefil bir ögrenciyi niye cagirsinlar ki, toplantiya? yoksa dün gece patronun balkon kapisini acik

müzik de caliyo bu meret, daha denemedim ama. yol olsa da gitsek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder