10 Aralık 2008 Çarşamba

denyonun biri ve denyo bi gün:

ranable:
yarin da icmem lazim
o zaman ben ders calisiyim simdi
ama önce odayi topliim
soracigima
karnim da ac degil ya tüh
hah
kitapligi düzenliyim
sora calisirim
nasi?

:
hahahaha
çok salaksın yaaa
bence odayı toplayıp
bi kahve yapıp hemen derse otur
4 saat ders çalış

ranable:
cüü$
4 saat ne be
bi ömür
...

ranable:
ne izliycem ben simdi odayi toplarken?
csi izlemeye baslayinca hep isi gücü birakip oturuyom
iyi olmuyo o

:
ulan izleme bişiy
daha hızlı toplarsın

ranable:
ya ortalii toplarken canim sikiliyi

:
kendi aklından düşün

ranable:
hahahahahahah
ne ne ne
ne düsüniyim peki kendi kendimin aklindan?

:
film düşün
işte
haayali
mesela ben bugece rüyamda hayvanat bahçesine gidiyodum yeni açılan
orclar vardı olm
çok ayıp ama
at insanlar vardı
filler vardı
bunları düşüneiblirsin

ranable:
öhm
öhöhö öhöm
simdi denizcim
ben yusuf dayimi aradim
sen simdi otur orda
birazdan gelip alcaklar seni tamam mi

:
ulan annemde şimdi hadi kalk giyin hadi hadi yusuf dayınlara gitçez diyip duruyo

ranable:
ahahahahah

:
aklsjdlkasj
ben de diyorum niye bu kadar ısrar ediyo

ranable:
simdi ben bagirta bagirta müzik dinlicem
at insanlar dedigin centaur mu oluyo bu arada?
onlari düsünebilirim
seviyorum onlari

:
orcları sevmiyo musun aşkolsun
centaur deildi ama bunlar
(osurdum)

ranable:
götü insan ba$i at?

:
bi at bi insan oluyolardı

ranable:
hmm
(cok iyi etmissin biravo)

:
arada centaurlar da olabilir

ranable:
(almanlar osurana bravo gegirene aferin diyolar ya)

:
(kötü bi osuruktu, çok kişiliksiz)

ranable:
(olsun kendini gelistirmeye calis)

:
(hahahaha)

ranable:
tamam centaurlar ve 2 saat ders konusunda anlastik!

23 Kasım 2008 Pazar

küf

az önce gaye'yle konustum. haberler iyi diye devam etmek isterdim ama olmadi. zaten kötü baslayan bir sabahti, simdi ortasina dogru da bir gelisme yok. nur$en hanim ölmü$ dedi. onlarin ilkokul ögretmeni idi nur$en hanim. 5-C'nin yani. biz 5-B'nin de en sevdigi ögretmendi o. acayip ne$eli, ufacik tefecik bir kadindi. galiba cok sigara iciyordu. daha o zamandan cildi burus burus olmustu. kisa bakimli saclari vardi, röfle yaptiriyordu sanirim. hep güldügünü hatirliyorum, o yüzden kizdigi zaman gercekten korkar, üzülürdük. ayfer hanim kötü polisse, o iyi polisti. onunla ilgili en net anim, yine bir 1 Nisan'da iki sinifin yer degistirip bir de üstelik siralari ters cevirdigi günden. kendi sinifina girip, arkasi dönük oturan bir sinif bulunca, hele de onlarin kendi ögrencileri olmadigini görünce ne$eli ne$eli gülmüstü yine. kendimizi biraz gelistirmisiz hic olmazsa (:

birden bire ayfer hanim ölürse(? ölürse yazmisim :|) ne olacak diye düsündüm. senelerdir hep böyle hirrss hirrsss diye icten gelen bir öfkeyle söz ediyorum ondan. pisman olacak miyim diye. olacagim herhalde. cünkü kendimi ve bu öfkeyi bir arada düsünmekten utaniyorum, yakistiramiyorum kendime. ama baska türlüsü de icimden gelmiyor. biz daha minicik cocukken hükmetme sevdasini, ayrimciligi, soguklugu icimize isleten kadini affedemiyorum. niyeti iyiymis, oymus buymus, ne olursa olsun. hafizami zorluyorum "bazi" ögrencilere öylesine veya icten gelerek sefkat gösterdigi bir ani hatirlamak icin. aklima gelmiyor. belki haksizlik ediyorum. ama biz onu allah yerine koyarken, o güveni, o teslimiyeti kötüye kullanmis gibi geliyor. daha 6-7 yasinda mini mini cocuklarin anti-adalet duygusunu ögrenmesi fena bir sey.

icimdeki bütün o küflenmis yivi$ yivi$ (: duygulari buraya dökmek istemiyorum cünkü gercekten haksizlik olacak. muhakkak bize ögrettigi güzel seyler de olmustur. en azindan adaletin, dogrunun, mükemmelin teorisini ögretti, onu biliyorum. ve bunlarin hic bir zaman yeterince uygulanamayacagini da. karsimizdaki ayfer hanim olmasaydi nasil cocuklar, nasil büyükler olacaktik onu merak ediyorum bir de en cok.

nur$en hanim'a sevgilerle.

20 Ekim 2008 Pazartesi

many years have passed since those summer days

birkac sene önce bir yaz günü, tüketmek üzere bir sarki secmem gerekmisti. o gün boyunca sadece bu tek sarkiyi dinleyecektim, icimdeki karanliga o eslik edecekti ki, bir daha duydugumda gözümü dolduracak sadece bir tek sarki olsun. feda edilemeyecek kadar da cok sevdigim bir sarki olmaliydi bu, asagisi kurtarmazdi. arkadasima veda ederken herhangi bir yoldas vermezdim yanina, özel birisi olmaliydi.

sting'in cok sevdigim bir sarkisinin, fields of gold'un eva cassidy yorumunu sectim. evet biraz kendimi de düsündüm muhakkak, zaten her dinleyisimde icimi sizlatirdi bu güzelim sarki. eva cassidy 33 yasinda kanserden öldügünde geride biraktigi güzelliklerden sadece biri, benim en sevdigim.

aradan 3 yildan fazla zaman gecti. sarki mp3'lerim arasinda hep durdu ama oldu da shuffle fonksiyonu bir azizlik ettiyse bile bir yanima birsey olmus gibi panik icinde degistirdim sarkiyi bir iki saniye icinde. sadece bir iki kez gittigim yerlerde kulak misafiri oldum, masadan kalktim kactim genelde.

bu aksam sözlükte $ukela bir entry ile karsima cikti eva, baktim yüzlesme vakti gelmis. basbasa oturduk, ufuk'tan bahsettik. ben simdi size eva'dan bahsediyorum, o arkada sarki söylemeye daldi.

you'll remember me when the west wind moves
among the fields of barley
you can tell the sun in his jealous sky
when we walked in fields of gold

yüzüme rüzgar degen günesli günler en sevdiklerim oldugu icin mi bu sarkiyi bu kadar seviyorum?

24 Temmuz 2008 Perşembe

istediğim aslinda çok değil

aslinda sayfayi acarken yazacaklarimin bununla hic alakasi yoktu, rock werchter'den, sinavlardan, türkiye planlarindan bahsedecektim. ama müzik calarin rastgele seciminden yavuz cetin cikti geldi "sadece senin olmak istedim" diye.

her$eyi dogru gibi olan parcalardan bu. $urasi da $öyle olsaydi, sözleri de biraz $eymi$(?) gibi yorumlar gereksiz. bu kadar naif olu$u yavuz cetin'in söyleyi$inden mi yoksa? hele a$ik olup hissederek söylüyor oldugumu hayal ediyorum da, suratimda salak bir gülümsemeyle.. hevesleniyorum.

söz müzikten acilmi$, $arki da onbe$inci kez dönüyorken rock werchter'den bahsedeyim ben de size. o kadar kazancli ciktim ki festivalden hangi birini sayayim bilmiyorum.

dinlediklerimi kisaca bir yazayim önce:
1.gün:

mika: pop müzigimizin ne$eli ismi eglenceli sayilirdi ama büyülemekten de epey uzakti. bir ara öyle ayakta dalmi$im. konserin ortasinda yagmur baslayinca önümdeki insanlarin cogu cikip gitti, ben de zafer'in poncosu sayesinde bir sonraki lenny kravitz konseri icin güzel bir yer edindim.

lenny kravitz: i$te sözlükte büyüleyicinin taniminda yazan adam. o nasil bir karizmadir, auradir arkadasim, naptin sen demek istiyorum kendisine. onbinlerce insan, kadin erkek herkes bir gülümsemesiyle kendinden geciyor. dakikalarca sarkilara eslik ettik, ellerimiz aciyana kadar tempo tuttuk. yagmur camur filan unutuldu gitti. simdi biraksan 3 saat daha konusurum ama dur.

r.e.m.: cogunu kalabaliga karismadan, standlardan birinin kenarina oturup izledim. adamlar ya$landi artik cok hoplayip ziplamayiz diye düsünmüstüm ama gayet iyiydiler. sahne $ovu tahminimden bayagi daha iyiydi. onlarin degil de kendinin ya$landigini ilk günden hissetmek iyi olmuyormus be.

the chemical brothers: dupdupdupdup DON'T HOLD BACK! .. GALVANIIZEE... diriririri.. simdi ben girisi böyle yapinca cok etkili olmadi evet. ama orda galvanize'in muhtesem bir yorumuyla bir girdiler ki konsere, düsününce tüylerim diken diken oluyor hala. inanilmazdi. sonuna kadar yerimde durmadim, ayaklarimin agrisina filan bakmadan hoplayip zipladim. the time has come to ...

2.gün:

slayer: evet slayer! ne alaka de mi? ama memnuniyetle. bir efsaneyi daha gördüm, belli bir mesafeden hürmetlerimi ilettim. devrim abimi andim bolca (:

air traffic: aslinda ilk gün ilk gruptular, ben tembellikten bunlari kacirdigima üzülüyordum ki son anda konserini iptal eden babyshambles'in yerine yeniden sahne aldilar. kacirdigima üzülmem gerekirmis gercekten. bayaa hosuma gitti. mp3'leri detayli özümseme icin arsivimizde yerini alacak en kisa zamanda.

jay-z: bir takim dallama arkadaslarla birlikte girdigim kalabaligindan kisa sürede kactim diyeyim yeter. fazlasi gereksiz.

duffy: mercy'yi dinlemek icin beklemek bile degerdi ama genel havasi iyi ho$ bir abla bu. bi kere seksapel denen $eyin elle tutulur bir hale geldigini gördügümüz ablalardan. yalniz amerikan filmlerinin klasik yol kenari diner'larinin garsonlarini andiran(evet!) sesi ve yorumu hic degismiyor, sarkilarin hepsi de cok vurucu degil. amy winehouse'la karsilastiranlar yersiz isler yapiyor özetle.

the verve: the verve'de hayal kirikligina ugramam biraz da benim sucum sanirim. cok bilinen birkac parcalari haric hazirliksiz gittigimden midir nedir, sevdigim ama beni cok sarip sarmalamayan bir tarz dinlemis oldum. sahnede oasis var ama bildigim sarkilari calmiyorlar hissiydi genel olarak.

hot chip: neil young'i kacirdigima üzüldüm diyemiyorum bile, öyle eglendim. bu festivalde beni aslinda dans müzigini sevdigime inandiran gruplardan oldu hot chip. degisik bir seyler gerekiyormus bana! eue ve 2 sevimli amerikali hatunla (trias? ve stephanie) gitmek de kesinlikle en dogru karardi.

moby: moby'yi severdim. simdi hastasiyim. sahnede kral bir band, o karizma sesin sahibi zenci abla ve accayip canayakin bir moby vardi. yine bir gece önceki gibi enerjimin son kirintilarina kadar hoplayip zipladiktan sonra kendimi cadira atip sizdim.


3.gün

the hives/editors/kings of leon: bu ücünü de erdem ve burak'la takilirken belli bi mesafeden "iyiyi aferim" diyerek izledim. hastasi olmadim ama takip edecegim sanirim.

simdi geliyoruz dilimin tutuldugu, sonra acilinca durduramadigimiz noktaya.

ben harper & the innocent criminals: ben harper'a cok saygi duyuyordum, yeterli degilmis.

sigur rós: :|

radiohead: .

sanirim bu günle ilgili baska bir yazi yazmam gerekecek.

4.gün:

john butler trio: festivalin bana kazandirdiklarinin en iyilerinden. eue'nin önerisiyle bir bakayim deyip baska yere gidemedim. devotckha kacmis oldu böylece ama olsun, evde de bir bebotchka var. ihihih (:

anouk: oradaki bütün hatunlar büyüyünce anouk olmak istediler, hissediyorum bunu. $ahane bi abla ya.

grinderman: tamamen güzel bir tesadüf sonucu bunun nick cave'in yeni grubu oldugunu ögrenip sevine sevine izledik. adamin deli oldugunun iyice bilincine vardim. kankalari da aynen öyle. bir de oldugundan yasli görünmek icin kasan rock yildizi bir bunu biliyorum ben. cok acayip bir adam ya. saygilar.

kaiser chiefs: fazla enerji dolu bir grubumuz. baya egleniyorsun dinlerken ama bitince de unutuyorsun. öyle görünmeseler de festival grubu gibiler daha cok. bunu kisa kesip justice'e gittik bir süre sonra. rubyrubyrubruby!

justice: bu abiler de acayip costuran, insani yerinde durdurmayan bir müzik yapiyorlardi. dens, dens, dens kivaminda ciktim ya $u festivalden, bravo hepsine. yalniz aldigim duyumlara göre biz marquee sahnenin cadirinin disindayken sembolleri olan normal haci, gamali haca cevirip biraz tatsizlik yaratmislar. bu konuyu arastiracagim.

beck: araba farina bakan tavsan gibi, sevimli, naif, bizden i$ik yillari uzaktaydi beck. seviyorum. o beni hic sevmiyor. ibo girdi burda araya. dur beck'le devam edeyim. cok güzeldi cok. insan kendini evinde hissediyor.

nightwish: festivalin son konserinde deus'a karsi tercih ettim nightwish'i. evet emre, alper ve kerem'e gönül rahatligiyle gittim diyebilmek icin. canli izlemek icin oldukca iyi bir gruplar aslinda. seyirciyi de i$in icine güzel katiyorlar. karizma ve sahne $ovu yerli yerinde. yalniz sonradan bu saydigim isimlerle de konusup onay aldigim gibi, yeni solist ablada bir türk halk müzigi kani var ki sormayin gitsin. mikrofonu elde sallayisi, elini seyirciye dogru uzatip acip kapatarak alki$ isteyi$i, yumrugunu beline koyup kalca kivirmasi(sibel can hareketi diyor alper buna:)) her$eyiyle trt'den firlamisti bu sevimli insan. eglendim evet.

daha yazilacak o kadar cok $ey var ki, yaziyi iyice okunmaz hale getirmeden burada kesip sansimi baska bir gün deneyecegim. zaten 3.günle ilgili anlatmaya baslarsam kim tutacak beni merak ediyorum.

yavuz cetin arkada ayni $arkiyi söylemeye devam ediyor. delirmi$ olabilir miyim?

30 Haziran 2008 Pazartesi

hiphizli

ne mi? hayat ulan!

daha dün hevesle bekledigim bir sürü sey varken, baktim kopenhag'a gidip gelmisim, dogum günüm gecmis, ispanya sampiyon olmus, aylardir beklenen rock werchter'e 3 gün kalmis. ona da gidip gelince, pompei'nin son günleri sona erip asil beklenmesi gereken sinavlara sira gelecek ve ben hanyayi konyayi görecegim(bzw. ak göt kara göt meydana cikacak!!! annemi saygiyla aniyorum:).

evet önce kopenhag! yine beni hayal kirikligina ugratmayan bir iskandinav harikasi. kücük bir sehir, öyle ki ozan ve özgün abla'yi beklerken dur biraz turlayayim deyip 3 saatte sehrin neredeyse tamamini gezmisim. sonraki 3 gün de ayni yerlerden 30 kez gecmis oldum böylece. ama fena mi oldu, yoo..

gayet sevimli ve güzel bir yermis. hele 2 kafa yol arkadasi olunca dadindan yenmedi. canimizin istedigin yapip, istemedigini yapmadigimiz ve nasil olduysa bunlarin hep birbirini tuttugu 3 gün gecirdik. bir tek dolap kadar hostel odamizda hic resim cekmemis oldugumuza yaniyorum. evet odada 3 yatak vardi ama hepsi üstüste ranza seklindeydi ve odanin geri kalaninda her sey hobbit usulü minyatür olmasina ragmen ücümüz de ayni anda hareket edemiyorduk. ranzanin benim yattigim 3.katinda her hangi bir koruma önlemi filan yoktu. asagidaki yataklarin arasi da o kadar alcakti ki her an yukaridaki yataga kafa atip pekmezi akitma tehlikesi vardi. ama biz zaten gün boyu kilometrelerce yürüyüsün ardindan kütttüükkk gibi uyuduk desem yeridir.

gezinin highlightlari $öyleydi:
* tren yolculugu bel tutulmasina ragmen cok yerinde bir kararmis. biri norvec'li biri güney afrikali 2 tane acayip tatli hatunla tanistim, her seye ragmen 8 saat uyudum ve sehrin merkezinde iniverdim.

* yukarida resmi görünen nyhavn yani yeni liman hakikaten pek tatli bir yer, orada bulundugum süre icinde sanirim 5 kez filan dönüp dolasip burayi gördüm, oturdum, yedim, ictim. ozanlari beklerken yaptigim ilk kisa turda nyhavn'a denk geldigimde ortaokul ögrencilerinden olusan kocaman bir caz orkestrasi harika parcalar caliyordu. ama en güzeli ücümüzün beraber kocaman dondurmalari alip ayaklari suya dogru sallandirarak aylaklik ettigimiz zamandi. i$te tam o ara esyalarimi döke saca cöp kutusu arayisim ve en sonunda türk bir adamin olaya müdahale etmek zorunda hissedip "cöp burda!" demesi de nyhavn'in highlighti idi sanirim (:

* christiania'ya girisimiz $anina yarasir sekilde gayet olayli oldu. biz kapisina vardigimizda bir polis ekibi de minibüsten inmis iceri giriyordu. polisin girdigi yerde bize zarar gelmez diye düsünüp arkalarindan segirttik. polis yaklasik 30 saniye icinde ciglik cigliga bagirip tepinen genc bir kizi paketleyip disari cikartti, aldi gitti. biz de pissssmillaahir.. diyerek devam edip iceride hizli bir tur attik, sinekli arka patikadan cikip izimizi kaybettirdik (:

* ben tam yakisikli kanocuyu keserken ceke ceke olay mahallinden götüren ozan ve özgün abla'yi buradan bir kez daha kinamak istiyorum. insan böyle böyle evde kaliyor i$te kardesim!

* inanilmaz türkiye-cek cumhuriyeti macini izledigimiz irish pub'a ve orada co$an türk arkadasa da buradan selamlarimi gönderiyorum.

* kopenhag'da bahsedilmesi gereken o kadar cok ayrinti var ki, sanirim ü$enecegim. ama kücük deniz kizindan bahsetmeden $urdan $uraya gitmem. kücükken walt disney ansiklopedisi'nin masallar bölümünde bir tam sayfa resmi vardi bu kopenhag'li deniz kizinin. bakar bakar üzülürdüm. bu arada bu konu cok önemli: hadi andersen manyakmi$, tutmus kücücük cocuklar icin böyle bir masal yazmis, ama nesillerdir bir tane akli basinda insan da cikip "bu masal cocuklarin ruh sagligini bozar, anlatmayin ulan!" dememis mi merak ediyorum. i$te böyle freudian sebeplerden ötürü andersen'in deniz kizini görmek benim icin cok güzel oldu. simdi bir de walt disney ansiklopedisi'nin uzay cildinde 2000 yilinda ayda kurulacagi iddia edilen cam kubbeli hayvan gibi $ehirleri gördüm müydü, artik gözüm acik gitmem!

kopenhag i$te böyle. ardindan biliyorsunuz, yine bir mucizevi hirvatistan ve hayasizca bir almanya maci oldu. dün ispanya almanya'yi yenerek sampiyon oldu da icimin sizisi bir parca dindi.

cuma aksami da dogum günümü bekledigimden cok daha kalabalik ve neseli bir sekilde kutlayip bir sürü hediye sahibi oldum. acik havada, su kenarinda kutlayacagim diye tutturdugum icin bir de soguk alginligi sahibi tabi. ayni gün ozan'dan da hediye gibi bir haber geldi, eindhoven'daki philips'e kabul edilmis. artik bizi zor tutarlar. ben karismam, gezilmedik yer kalmayacak!

12 Haziran 2008 Perşembe

deriiin duygulaar

bugünlerde yine yavaa$, sakiiin ama heyecan dolu günler yasiyorum. avrupa kupasi sayesinde zaten bir heyecan dalgasi geldi ortama, ona bir de kopenhag yolculugu ve rock werchter beklentileri eklendi. ne? sinav heyecani mi? eöö.. olacak olacak, o da olacak.

dün aksam isvicre türkiye maci'ni bel tutulmasi/akut lumbago/hexenschuss yüzünden evde asagi yukari 30 almanla birlikte izlemek zorunda kaldim. 1'i haric(aa acaba kim?:) hepsi isvicre'yi tutuyordu. son dakikada arda'nin golüyle nasil mutlu oldum, nasil $i$tim anlatmam mümkün degil. eheh hala düsündükce istemsizce gülümsüyorum.

evet, dedigim gibi belim tutuldu ve yarin önümde 10 saatlik bir tren yolculugu var. her duyan nasil becerdin mealinde sorular soruyor. ben de baska sebep bulamadigim icin sucu cevahir'in üstüne atmaliyim :) sali aksami özgür'le cevahir'i yemege cagirdim. onlar hep beni doyuruyor a$ evi gibi, bir gün de ben hizmet edeyim dedim. kirmayip geldiler sagolsunlar. cevahir gelirken evde yaptigi leziz zeytinyagli dolmalardan getirmis. ben de senelerdir vaadettigim keki büyük mücadeleler sonunda yapmi$im. hayatimin ilk keki. tam sandigim malzemeler bozuk mu cikmadi, kek kalibi keki mi akitmadi falan filan derken bir sekilde ortaya görüntüsü cok istah acici olmayan, tadi da muallakta bir eser cikti. buraya kadar her sey tamam. asagi yukari $öyle bir diyalogumuz oldu cevahir'le:

- pasta nerde?
- $u dolapta.
- hmmm ama tadi güzeldir kesin..
- hahah yani berbat görünüyor, teselli etmek istedin öyle mi? biravo!
- ay yok yaa, hani yaparken biseyler oldu dedin ya.
- görüntüsünden bahsetmiyodum ben!
- ...
- ya sanki sizi ac birakacagiz, niye getiriyorsun dolmalari?
- valla bekledigimizden iyi agirliyorsun, baya bisey varmis..
- nasi yaa? ulan her gelisinizde yarim yamalak mi agirliyoruz ne demek bekledigimizden iyi? ne bekliyodunuz?
- ahaha yok yaa, ben memnunum halimden.
- ulan!? giderek batiyosun ha!?

o arada ben bir asabilestim sanirim o anda bir sinir sikismasi olayi yasadik ve tataaa hexenschuss :) sali aksami bunlar oldu, mutfakta baslayan agrilar ertesi sabah da sürdü. öglen yemeginde nina ve martin'le yemekhanedeyken yari oturur yari ayakta idare edip ise gittim ama baktim olacak gibi degil. vanessa'yi bo$ bir odaya cagirip bir muayene yaptirdim. belimde olmamasi gerek bir yerde komik bir cikinti var. agrisi da cekilir gibi degil. 1 saatlik isyeri ziyaretinden sonra hastaneye gittim, giderken sorumlulara da haber verdim :) cevahir evdeymis sagolsun vinn diye kostu geldi. epeyce bir doktor benali'yi bekledik ama degdi. ho$sohbet ve yardimsever bir insandi. hem icimi rahatlatti hem de cuma aksami cikacagim 10 saatlik yolculugu ve bol gezmeli kopenhag haftasonunu atlatmam icin gerekli ilaclari hemsirelere caktirmadan oldugu gibi tedarik etti.

taksiye atlayip eve geldim, isvicre türkiye macini cok hoplayip ziplamadan izledim ve o saatten beri de yatiyorum neredeyse. 24 saate filan tekabül ediyor yani. yarin sabah agrilar gecmis olmazsa david'i arayip ise gelemiyorum evden calisabilir miyim diye soracagim.

aa ama saat kac olmus, maclar baslayacak. daha yazacak cok sey vardi: tugrul türkiye'ye döndü , kivanc isvicre macini canli izledi, cumartesi sabahi ozan'i görecegim, evren parmagini kirdi!!! bi ara geleyim bu konulara. bugünlük cok bile yazdim.

30 Nisan 2008 Çarşamba

öyle üzgünüm ki!

evet öyle üzgünüm. o kadar tatsiz tuzsuzum. niye oldugunu düsündükce daha da üzülüyorum. ben ki kendimi senelerdir fanatizme uzak, futbolun sadece tatli tarafindan faydalanmayi bilen bir insan olarak gördüm. ben ki "yenersek cok sevinirim, yenilirsek cok üzülmem" tribi attim senelerce. iste! o kadar üzgünüm ki, bu kadar eften püften bir seye, bu kadar üzülebilir bir insan ancak.

canim barcelona, bu aksam manchester united'a 1-0 yenilerek, aslinda hic de fena olmayan bir macla, "güzel bir futbol aksaminda", sampiyonlar ligi'ne veda etti. böyle bir sonucu daha kuralar cekildiginde bekliyor olmam da bir sey degistirmedi. nasil, bu ihtimalin ne kadar düsük oldugunu bile bile fenerbahce'nin chelsea'yi gecebilecegini umut ettiysem, barcelona'yi da finalde görmeyi umut ettim, olmadi. ama bu kez ihtimaller, umutlar daha büyüktü ki, üzüntüm de daha büyük oldu. fenerbahce icin ceyrek finalde chelsea gibi bir takimi bir kez alt edip elenmek bile basariyken, barcelona seneye kimsenin hatirlamayacagi bir sonucla evine döndü. neyse, bunlar zaten belli seyler.

peki ben bu ic sikintisini ne yapacagim simdi?

mactan sonra kendimi biraz yepisyeni yazicimla ders notu yazdirarak oyaladim. yepyeni ve pespembe cep telefonumdan müzik dinledim:) simdi yataga girip csi izleyerek uyuyacagim. bu kombonun ardindan gece rüyamda kagit kesigiyle öldürülmüs man u oyuncularinin katillerini ararim artik.

üzülüyorum ulan!
:.(

3 Ocak 2008 Perşembe

tatli cok güzel $ey!

2 cift lafim var; birincisi annemden irmik tatlisi tarifi, ikincisi melih cevdet'ten yasamak üzerine bir $eyler..

biiir: yilbasi partisine götürmek icin kisir veya tatli yapayim dedim, sonra tatli daha kolay geldi, hemen "aney"e irmik tatlisi tarifini sordum. bak yaziyorum ama gopirayt ülük ona göre..

"1.5 su bardagi seker (ben bunu alman usulü daha az tatli olsun diye 1 bardak aldim)
1 su bardagi irmik
1 yumurta
1 litre süt
1/2 paket margarin (bu kismi da margarinim olmadigi icin daha az tereyagiyla degistirdim)
(hindistan cevizi rendesi) & tarcin

önce sekerle yumurtayı cırp, sonra süt ve irmigi kat. orta ateste karıstırarak pisir. zaten bir muddet sonra koyulasır. iyice koyulasınca yagı kat, sonra koyacagın kaba (mesela kek kalibi, olmadi borcam türü bir sey) bosalt sogusun o kadaaar."

iste böyle. neticede $ahane oldu, biz de partiye götürmekten vazgecip hepsini evde yedik (bkz: yedik onu biz) (:


gelelim ikiye: pek fazla olmayan siir kültürüm icinde en sevdiklerimden biri. her okudugumda icimi mutlulukla, umutla dolduran cok $ahane $iir. biz insanlar da bazen pek naifiz canim..

çok güzel sey

yasamak güzel sey dogrusu
üstelik hava da güzelse
hele gücün kuvvetin yerindeyse
elin ekmek tutmussa bir de
hele tertemizse gönlün
hele kar gibiyse alnin
yani kendinden korkmuyorsan
kimseden korkmuyorsan dünyada
iyi günler bekliyorsan hele
iyi günlere inaniyorsan
üstelik hava da güzelse
yasamak güzel sey,
çok güzel sey dogrusu!

melih cevdet anday

1 Ocak 2008 Salı

günaydin!

havai fi$ek süper bi$ey. bana alik alik bakmak fiilini yasatan az seyden biri. yeni yila gözü yasli giriyordum az kalsin, hemen imdadima kosup ortaligi duman ettiler. neyse ortalik cok daginik biraz is yapayim ben.