27 Ocak 2010 Çarşamba

mutlu akü



$u siritmam bi gecsin anlaticam.. ya da ne gecicek ya, gecmesin, böylece siritarak gidip yaticam ben az sonra. bugün yepyeni dockers cantam ampülden yandi, 4 euro büyüklügünde siyah bir delik oldu altinda, yapmam gereken i$lerin yarisini bile yapamadim, yarin -dün haberim olan- bi sözlüm var, proje hala bitmedi, cebimde 2 euro 70 cent var..

ama cok mutluyum ya. en kötü günümüz böyle ossun mu? ossun.

yok icmedim (:

bi kere heeer yeeerde kaar vaaarrr, ay neyse (: bi kere her ne kadar yerden bitme ampülleri cantami yaksa da, yeni ofise bayiliyorum. sonra aksam i$ten cikip dev kadro enverlerde yedigimiz yemek, kakarakikiri, üstüne özgür'le izledigimiz soul kitchen! onun da üstüne istasyondaki büfeden tek sigara alip (30 cent oraya gitti) trenin kalkmasini beklerken onu tüttürmek.. onlara da bayildim. $imdi burdan ne neyin gidasi filan ona hic girmeyeyim, midem ezinmeden* siritarak gidip yatayim.

öptüm!

dumb and dumber
x canim ne istedi bilion mu
     yimirtali ekmek :)
     ustune bole yapyagli ezineyi de koycan
     anaaaaaaaaaaaaam
y ohaa
     allahtan ezinen filan yok
     ezinmek
     ezindim
     midem ezindi


24 Ocak 2010 Pazar

rüya

salih'in kulaklari cinlasin, yine manyakoglumanyak bi rüya gördüm. gecen gün hatice'yle ezgi'ye anlatmam bile 10 dakka sürdü, hazirlayin kendinizi..

rüyamizin ba$inda cevahir'le(esas kiz) bir cafede oturmus muhabbet ederek özgür'ü(figüran!) bekliyoruz, 4 kisilik masamizda 2 kisilik yer bo$. iceri giren izbandut boyutlu birkac adam(bad guys) manidar baki$larla gelip masamiza yerlesiyorlar. adamlardan birinin(esas orospu cocugu) cevahir'e baki$lari hic hosuma gitmiyor. "ya baska yer mi yoktu? hadi kalkip baska masaya gecelim" diyorum, cevahir'le götün götün uzaklasiyoruz o masadan. fakat ne fayda!? adam uzaktan uzaktan cevahir'i kesmeye devam ediyor. ben de killanmaya. "ay özgür gelse de kurtulsak, simdi herifler yine damlayacak" derken macera basliyor..

nasil oluyorsa adam hakikaten niyeti iyice bozup bir sekilde özgür'ü ortadan kaldirmayi basariyor. valla hic sormayin utaniyorum ama üzülecek vaktimiz bile olmuyor cevahir'le canimizi kurtarmaya calisirken. adam kafayi cevahir'e takmis, önüne cikani temizleyerek geliyo serefsiz. ben cok dexter izlemekten olsa gerek haince bi plan kurup adami kadinlar tuvaletine cekmeyi basariyorum. adam cevahir'i bulmak umuduyla iceri girecek, ben de nasil yapacaksam saklandigim yerden cikip halledecegim i$i. hiyaragasinin iceri girmesine az zaman kala kafama dank ediyor, "ulan herif benim iki katim, napicam tokat mi aticam herifi ortadan kaldirmak icin?" diye düsünmeye basliyorum. bu arada hizir gibi iki kadin yetisiyor yardimima, birisi polismi$, bana yardim edeceklermi$. "sen geri dur bakalim" diyorlar. icim rahatliyor, tuvaletin arka tarafina dogru kadin polisin arkasinda beklemeye basliyorum.

sonunda tuvaletin kapisi aralaniyor, ama iceriye bizim dangoz degil, evsiz, delimsirek bir herif giriyor. berbat di$lerini göstere göstere acayip bi sekilde gülerek elindeki kocaman hediye paketini tuvaletin girisindeki ilk kadina dogru uzatiyor. kadin polis kisa bir an $a$irdiktan sonra beni yere dogru ittirip üzerime kapaklaniyor o sirada hediye paketinde patlayan bombanin alevleri üzerimizden geciyor bile. ne yazik ki iki cesur yardimcim da, pis evsiz de ölüyor, o götelek de cevahir'i alip kaciyor.

hayir daha bitmedi!

bir sekilde adami ona karsi olmadigima, cevahir'le iliskilerine cok sicak baktigima (: inandirip kankalariymis gibi yanlarinda gezmeye basliyorum. cevahir'le birbirimize bakip bakip, nasil edip de kurtulacagiz diye düsünüyoruz bir yandan da. kadiköy-bostanci dolmu$uyla sahilden ilerlerken nasil oluyor da ayibaligi'na geliyoruz bilmiyorum ama, orada zor durumda olan baska kiz arkadaslarimi da görüyorum. zaten rüyaya bir anlam verebilmemi saglayan tek $ey bu sahne oldu. neyse daha cok ayrinti var ama uzatmayayim, yanlislikla icilen votkalar, cevahir'i sakladigim kalabalik cenaze evi, evin arkasindaki balkon kapisi derken cevahir'i bir sekilde kurtarmayi basariyoruz neticede. yine de nasi bi sikintiyla uyandim tahmin edersiniz.

ne kadar istesem de yardim edemedigim sevgili arkadaslarim! film olup rüyama girmeyin ulan!!! ((:

ps: lüffen "götün acik kalmi$"tan daha manali bi cif lafiniz varsa söyleyin, "izleme artik $u kriminel olaylari", "sen delirmi$sin" filan diyebilirsiniz mesela.

23 Ocak 2010 Cumartesi

herkes $ansli dogmuyor..

sonunda ta$indik. yeni ofisimiz tahmin ettigimden cok daha kûûl bi mekan cikti. ciddi ciddi "ulan dogru dürüst bi i$im gücüm oldugunda dortmund'da yasamak isteseydim böyle bi daire tutardim" diye düsündüm. bir ara fotograflarini cekeyim $öyle $ekil $ekil de görün. ta$inma fasli da cok eglenceli oldu. genclerin bi kismi masayi sandalyeyi $u itfaiye merdiveni gibi uzayan ta$iyiciya yükledi, biz de yukarda anam düstü düsecek diye heyecan firtinasi icinde indirdik.

tek sorun ofisin -6.katta olmasi degil- asansörü olmamasi. neyse spor yapamiyorum diye üzülmeye gerek kalmadi. sabah cik, mola verip in, bir sigara ic cik, yemege git gel, cik, ögleden sora bi sigara daha ic, yine cik derken, hesaplarima göre haftada 864 merdiven cikmis oluyorum. evet üsenmedim hesapladim.

kücükken merdiven sayma hastaligim cok daha fazlaydi. sik gittigim evlerin merdiven sayilarini hep bilirdim. bu arada gereksiz bir bilgi vereyim, bazi apartmanlarda ilk kata cikan merdivenlerde diger katlara cikanlardan 1 basamak fazla oluyor. tesadüf olamayacak kadar cok var bunlardan.

neyse bu arada bu aksam sözlüge baktim da, uzun zaman önce yazdigim bir yazi oylaninca yeniden okudum. buraya da kopyalamaya karar verdim. bo$ bo$ konu$maktan iyidir size ilginc bir hikaye anlatmis olmam. hakikaten cok acayip bir hikaye, hikaye diyorum ama ayip ediyorum aslen, cünkü 1'den fazla insanin trajedisi de denebilir. ben de bir belgeselde izleyip sonra internetlerde epeyce okumustum konuyu.

biraz edebiyat patlatmi$im ama, hisliyim ne de olsa, affedersiniz (:

yazmadan uyarmak isterim; insani hem sok eden, hem üzen, hem kizdiran bir öyküsü var bruce/brenda/david reimer'in. trajedisinde kendi payi ise sasirtici denecek kadar az..

1965'te amerika'da winnipeg'de brian'in ikiz kardesi olarak dünyaya geldi bruce. 8 aylikken nester yerine elektrikli igne kullanilarak yapilan sünnet operasyonlari sirasinda bruce'un penisi tamamen yandiginda, egitimsiz, korkmus, genc anne babasi cözüm icin baltimore'daki john hopkins hastanesine yönlendirildiler; büyük psikolog, dünyaca ünlü cinsiyet kimligi uzmani dr.john money'e.

dr.money bruce'un anne babasini cocugun penisi olmayan bir erkek olarak büyümesindense, gercek cinsiyetini bilmeyen bir kiz olarak büyütülmesi gerektigine inandirdi. yillardir savundugu "cinsiyetin dogaya degil, yetisme tarzina bagli oldugu" teorisini kanitlamak icin en güzel deney kapisina kadar gelmisti dr.money'nin. 18 aylikken bir operasyon daha gecirip testisleri de alindi bruce'un. böylece bruce, brenda oldu ve ne kendisi ne de ikizi brian yillarca gercegi ögrendiler.

ama tersliklerin ortaya cikmasi yillar almadi. kücük brenda daha 2 yasindayken cicili bicili elbiselerini yirtip, bebekleriyle oynamayi reddediyordu. kardesi brian'in oyuncaklarini gerekirse kaba kuvvetle alip onlarla oynamayi tercih ediyordu. okuldaki agresif davranislarindan hem kendisi hem cevresindekiler rahatsiz ve sikayetciydi.

ama dr.money'nin siki tembihleri yüzünden gercek kesinlikle gizli kalmaliydi ve brenda'nin sadece zor bir sürecte oldugu, yakinda düzelecegi telkin ediliyordu. bu sirada dr.money de bos durmuyor deneyin gidisati hakkinda bilimsel makaleler yazarak ne kadar basarili oldugunu anlatiyor, tebrikleri kabul ediyordu. reimer ailesinde ise durum bambaskaydi. sucluluk duygusu icindeki ebeveynlerden anne intihara tesebbüs etmis, baba alkolik olup cikmisti. ikiz kardesi brian bile problemliydi.

brenda gögüslerinin gelismesi, fazla tüylerinden arinmasi, fazla gelisen kaslarinin durdurulmasi icin sürekli östrojen almak zorundaydi. kiz kiyafetleri giyip, kiz gibi davranmasi beklenirken o aslinda bir terslik oldugunun farkindaydi.

"i tought i was an it."

14 yasina geldiginde sorunlar cig gibi büyümüs, yerel bir psikologun ikna etmesiyle anne babasi gercegi aciklamaya karar vermislerdi (bazi kaynaklara göre brenda'nin intihar girisimi sonucunda verilmisti bu karar). bruce/brenda gercegi ögrendiginde sucu anne babasinda degil, onlari yanlis yönlendiren doktorlarda bulmustu.

"suddenly it all made sense why i felt the way i did. i wasn't some sort of weirdo. i wasn't crazy."
"birdenbire neden öyle hissettigim anlam kazandi. bir cesit ucube degildim. deli degildim."

bruce/brenda kendine yeni bir isim -david- secerek biyolojik cinsiyetine dönmeye karar verdi. bir sira operasyonla östrojenle büyütülmüs gögüsleri alindi, transplantasyon ve plastik protezlerle yapay bir penis ve testisler yaratildi. testosteron tedavisiyle kas yapisi gelistirildi.

kaydettigi tüm gelismeye ragmen david depresyondaydi ve 20'li yaslarinin basinda iki kez intihara tesebbüs etmisti. hicbir zaman evlenemeyecegini düsünmesine ragmen 25 yasindayken cocuklu bir kadin olan jane ile evlendi.

operasyonlar ve evliliginden sonra david yepyeni bir insan oldu, ince yapisi ve yüzünde normalden daha az kil olmasi disinda yabancilarin onda fark edebilecegi cok az gariplik vardi. calistigi ve yasadigi yerde insanlar onu kabullenmislerdi.

ne yazik ki david'in basindan gecenleri tamamen unutmasi mümkün degildi ve özel hayatini da etkileyen sorunlari bitmiyordu.

ikiz kardesinin 2002'de yüksek dozda antidepresan ile ölümünün/intiharinin? ardindan 'david' yine bir depreyona gömüldü. aslinda brian'in degisimini hicbir zaman kabul edememesi yüzünden yabancilasmis olsalar da david ölümünden sonra sik sik brian'in mezarini ziyaret edip cicekler götürmeye baslamisti.

2004 yilinin mayis ayinda bir sabah jane isteyken, david evden tüfegini alarak arabasini bir marketin otoparkina parkettikten sonra tetigi cekti ve hayatina son verdi.

yazilanlara göre intiharinin arkasindaki sebepler cok cesitliydi. ailesinde intihar etmis/intihara tesebbüs etmis depresif bireyler vardi. yani bu zaten david'in genlerinde vardi. evliligi problemliydi ve kisa süre önce karisi bir süre ayrilmalari gerektigini söylemisti. son aylarinda issizdi ve mali problemleri vardi. elbette cocuklugunu ve bütün hayatini etkileyen kimlik karmasasi da yazilip cizildi ama nedense gerektigi kadar degil. aslina bakarsaniz bu tabloya göre david'in bu kadar uzun süre -38 yil- hayatta kalmasi daha sasirticiydi.

bruce reimer olarak dogup, brenda reimer olarak büyüyüp, david reimer olarak ölen bu cesur adamin hala hayatta ve mutlu olmasini dilerdim.

(ara: adalet* dünya*)
- aslinda bulamazsin.

(ranable, 17.06.2005 14:31)

böyleyken böyle..

11 Ocak 2010 Pazartesi

sit-com

$imdi efendim, bilenler bilir, ben oldugumdan biraz genc görünürüm. ehem.. afedersiniz ne $eyime derman bilmiyorum ama, iyi hissediyo insan kendini i$te. bugün de ezgi'nin dogum günü partisinde j isimli uzak dogulu ne$eli bi kizcagizle orjinali almanca olan komik bi diyalog gecti aramizda, kulaginiza küpe olsun diye yaziyorum:

...
r: ya ben yeni basladim sigaraya aslinda, 6 aydir iciyorum. bu yastan sonra baslamak da biraz sacma ama..
j: aa yeni mii? niye basladin yaa? kac yasindasin ki sen?
r: 30
j: neee? 20 gibi görünüyosun be (o da biraz abartti sagolsun), nasi olur ya? nasi böyle genc kaldin?
r: sigara icmedim..
...

(((:

7 Ocak 2010 Perşembe

ki$liklar

tam ortasındayım yağmurun
karın soğuğun ortasındayım

almanya'nin bembeyaz hali o kadar ho$uma gidiyor ki, türkiye'den geldim diye moralimin bozulmasina bile firsat vermiyor. pencereden bakmak bir gülücük, sokaga atilan her adim bir gülücük daha, el ayak degmemis bir beyazligin ortasina dalmak bir kahkaha. okula giderken fotograf makinem hep cantamda. her gün gördügüm, siradan saydigim her sey gözüme o kadar güzel görünüyor ki, anlamsiz anlamsiz fotograf cekiyorum habire.

nasıl da paylaşıyor insan isterse
nasıl da birmiş meğer hasretler

geldigimden beri yogunluktan da üzülmeye firsat bulamadim herhalde. uyumaya bile zar zor vakit bulurken, okula, i$e, ali$veri$e, doktora, oraya, buraya yeti$meye cali$irken aslinda bakiyorum yeti$meye cali$tigim $ey haftasonu. bunu da yap, sonra cok az kalacak diye diye persembeyi bitirdik, yarin da raporlu raporlu evden calisirim bol karli haftasonu da gelmis olur. kiki'yle pencere önü cicegi oluruz. pencere önü demisken, karin tek bir kötülügü oldu bana, penceremin önündeki sardunyalarimi öldürüvermis ben gelene kadar. eh ne yapalim, her seyin bir bedeli var vesselam.

nasıl da mecburmuşuz sabretmeye
sevmeye, öğrenmeye

tatilimi de anlatmak istiyorum ama es gecmek istemedigim o kadar cok sey var ki ben yine tam olsun diye erteleye erteleye yazamayip kurtulacagim herhalde. her sey cok cok güzeldi, elbette yine görmek istediklerimin hepsini göremedim, yemek istediklerimin hepsini yiyemedim (evet 3 ögün üstüste sögü$ yemi$ olabilirim ama yine de) evet yine de her sey cok güzeldi.

tam ortasındayım yolun
hmmm koşunun ortasındayım

$imdiden özledim. onlari alip dünyanin herhangi bir yerine bir arada koymak yeterli benim mutlu olmam icin. neyse ki cok zor degildi de yaptik. özellikle abimle gecirdigim zaman hic yetmiyor ki, sadece evde tembellik edebilmemiz veya plan yapmaya firsat kalmadan o an aklimiza geleni yapabilmemiz icin daha cok zaman gececek herhalde.

tam varıyorum ki hedefe
bir yenisi başlıyor

cok cali$tim cabaladim, artik i$ler biraz yoluna girer derken, yapilmasi gerekenler ve yapmak istenenler listesi o kadar uzun ki dü$ünmeye bile korkuyorum. en ba$ta patron stockholm kacamagima pek sicak bakmayacak gibi görünüyor. dün home office sultanligi artik bitiyor haberini aldik. sehir merkezinde bir büroya tasindigimizda öyle plajdan calisma, sagdan soldan hava atma imkanimiz da pek kalmayacak gibi görünüyor. okulda dersler, sinavlar biriktikce daha zor görünüyordu zaten, bu da tuz biber oldu. zaten cok istekle yaptigimdan emin degildim, simdi beni de yoldan cikaracak bu hainler. tam variyordum ya hedefe! (:

bu oyun hep aynı, değişmiyor
hâlâ devam hâlâ figân
hem de bile bile

izmir'de üzücü tek bir $ey oldu sanirim. ufuk ve eda'nin ölümünün üzerinden neredeyse 5 yil gecmis, katillerine birkac ömür boyu ceza verilmis. tam olarak her öldürdügü ki$i icin 1 ömür ve 1 ömür de bunu aklina bile getirebildigi icin, etti 6 müebbet. ceza konusuna hic girmeyeyim ama aileleri neler hissedebilir hic bilmiyorum. ben televizyonda dakikalarca aglayan anne babalarini, hele onlarin beraber gülerken cekilen videolarini görmeye dayanamadim. efendibabacigimi da korkutmusumdur birden hüngür hüngür aglayinca. abim vardi neyse ki pi$pi$ladi beni, ben normal hayatima döndüm. onlar hala ölü.

bugün okulda da kendi grubuma yetisemedigim icin tesadüfen girdigim bir dersin sonunda, o grubun ögrencisi oldugu icin o derste yapilan bir duyuru ayni $eyi yapti- daniel'in öldügünü ögrendim. gecen dönem beraber staj yapmistik, hatta o olmasaydi herhalde o stajin sonunu getiremezdim. benden oldukca kücüktü, cözdügü her soru icin cok artistlesirdi ben de gülerdim kendi kendime. ve iste simdi evimdeyim. biraz sonra yemek yiyip dexter seyredecegim, kikiyi sevip uyuyacagim..

nasıl da paylaşıyor insan isterse
nasıl da birmiş meğer hasretler
nasıl da mecburmuşuz sabretmeye
sevmeye, öğrenmeye...

mfö - tam ortasindayim

6 Ocak 2010 Çarşamba

alma çocuğun ahını..



sonunda korktuğum başına geldi.. çocuğun yani. bildiğin korkunç len bu film!

özlem kesin sevmiyo beni, paso şarkı türkü gönderiyodu zaten, bu son videoyla da her şey iyice açığa çıktı (: