9 Haziran 2010 Çarşamba

onur - city hopping / $ehir sekmece

cumartesi araba kiralayip biraz sehir disina cikmaya karar verdik. öglen kiraladigimiz arabayla yola cikip stockholm'ün güneyine dogru yola düstük. otoyoldan fazla ilerlemeyip ara yollara girip buldugumuz ilk dogal parka daldik. dalmaz olaydik o neydi öyle ya?! düsündükce i$inlanasim geliyor. kücük köprülerle birbirine bagli, agacli+kayali sayisiz adacik. kuytu bir yer bulup sahane bi kahvalti ettikten sonra (nutellali ekmek bir kac günün baslica ögünüydü) biraz island hopping yapip yola devam ettik. (duraklarimiz studsvik civari ve nyköping'in biraz kuzeyinde ringsö dogal yasam parki'na bakan kiyiymis muhtemelen.)

sehir namina ilk durak sanirim nyköping'di ve tüm geziler boyunca bizi hayal kirikligina ugratan tek sehirdi. durak desem de durmadik bile, belki de arabadan inip biraz kesif yapsaydik fikrimiz degisirdi ama simdilik böyle. ikinci durak norrköping'de isler degisti. daha arabadan iner inmez sehir hosumuza gitti. ilk 5 dakikada karsimiza cikan laser tag salonuna dalinca orada neredeyse 1 saat harcadik ama bence her kurusuna ve dakikasina degdi. kesinlikle herkese tavsiye ederim, o kadar zevkli bir sey ki antimiyitayistligi filan bir kenara birakip allah allah moduna giriyor insan. icimde bir survival hayvani oldugunu ögrenmek bir yandan hosuma gittiyse de, bir yandan da tirstim. canimizi kurtardiktan sonra sehri de biraz turladik, ilk fikrimiz degismedi, gayet de tatli bir yer.

sonraki durak örebro idi. sehir hjälmaren gölünün kiyisinda ama sehir merkezinde sadece kanallar var. kanallarin orta yerinde de kocaman tombalak bir kale. sehri de, kaleyi de acayip begendik. Kalenin rüzgar almayan? bir kenarina oturup müzik dinledik, kanaldaki iki kola $i$esinin arasina girmeye calisan bira kutusuna engel oldum, gururluyum. önümüzden ne$eyle yüzerek bir su samuru da gecti ne yalan söyliyim..

gece dönüsümüzü västerås üzerinden yaptik. orasi da hic fena bir yere benzemiyordu. biraz turlayip bir yerde oturup bir seyler ictik, ispanya liginden bir mac izledik. gecenin bir vakti de eve döndük.
Vasteras'ta denk geldigimiz mac: villarreal - atletico madrid (skor da 2-0 miydi emin degilim)
ozan'in bir kac gün önceki uyarisi olmasa pazar gününün programi az bir sey daha farkli olacakti sanirim. eyjafjallajökull co$up avrupa semalarini kül altinda biraktigi icin onur'un ucusunun olamayabilecegini önceden hatirlatip bizi uyandiran o olmustu. nitekim pazar günü kiraladigimiz arabayi teslim ettik ama, havaalanidir $udur budur hic orali olmadan gamla stan'i, st.klara kilisesini filan gezdik.

onur biletini carsamba'ya ertelemek zorunda kaldigi icin ikinci pazartesi hic vakit kaybetmeden bu kez iki günlük kiraladigimiz arabaya atlayip göteborg yönüne yollandik. yolda yine otoyoldan cikip daga ta$a vurduk kendimizi, bir dag basinda göl ararken ilk kez ingilizce konusmayan bir isvecli amcayla karsilastik. biz yol iz gecmeyen bir orman icinde buldugumuz kulübeleri kesfe cikmisken bizi farkedip, "napiyor bunlar?" diye kontrole geldi sanirim. amca arabasinda elmasini yerken bir yandan gevrek gevrek gülümseyerek bize hic anlamadigimiz bir seyler anlatti. ona veda edip yolumuza devam ettik.
o elma yiyen koylu amca isvecceyi ic anadolu koylusu sivesiyle konusuyordu.
sonraki durak cok mühim. isvec'in en fazla turist ceken yeri oldugunu bilmeden tesadüfen secip gittigimiz läckö kalesi su ana kadar gördügüm en güzel yerlerden biri/nde/ydi. vänern gölünün güney kiyisinda oyun hamurundan yapilmis gibi görünen kocaman beyaz bir kale ve önünde görüp görebilecegim en güzel manzaralardan biri vardi. o mevsimde ve günesin batmasina yakin bir saatte gittigimiz icin vardigimiz ilk anlarda ortalikta kimsenin olmamasi da o valhalla havasini baya artirdi sanirim. tarif edemeyecegim icin yine o cok sevdigim fotografi koyayim buraya.

her zamanki gibi günesin tepenin ardinda kaybolmasiyla donmaya baslamamiz bir oldu ve tekrar yola düstük. göteborg'a dogru yol üzerinde ozan'in cok güzel 1 yilini gecirdigi trollhättan'a ugramak istiyordum. aslinda bir yengec olarak niyetim sadece ozan'in cok sevdigi bir yeri görüp ona bir kac resim götürmekti. sehrin/barajin o kadar güzel oldugunu bilseydim zaten direk programa alirmisim. ozan efendi sehirden bahsederken hic öyle heybetli kayalardan, vadilerden, yemyesil sulardan bahsetmemisti. barajin kapaklarinin acilip sularin vadiye hücum ettigi bir gün yine görmek isterim oralari.

trollhättan'a girince arabayla biraz turlayip bol kanalli bir sehir oldugunu idrak ettikten sonra arabayi sehir merkezine parkedip yiyecek bir seyler bulmak ve bu sehirde kalinir mi yoksa göteborg'a devam mi edilir diye bir fikir edinmek icin ana alisveris caddesine girdik. varisimiz gece 10'u buldugu icin sehirde in cin top atiyordu. ozan zaten o saatte yemek yiyecek yer sordugumuzda telefonda üstümüze gülmüstü ama bir allahin kulunu göremeyince ben yine de sasirdim. ilk gördügümüz otele, hotel bele'ye girip bir sansimizi deneyelim dedik. sonradan adinin ulrika oldugunu ögrendigimiz sevimli ev sahibesi bizi karsilayip güzel bir fiyattan sahane bir oda verdi, üstelik otelden yemek yemek icin cikip kös kös geri döndügümüzde bize elcagizlariyla sandvicler, caylar hazirlayip ikram etti. o kadar ac ve yorgunduk ki kadini sarilip öpebilirdik. ama kendimize mukayyet olduk, sadece cennete gitmesini garanti edecek kadar duva ettik kendisi icin. sabah kahvaltimizi da otelde ettikten sonra baraja gidip orada tahminimizden cok daha fazla zaman gecirdik. öglene dogru ancak göteborg yoluna cikmistik

göteborg hakikaten cok sevilecek kadar güzel ve kendine has bir sehirmis. yine de ben stockholm'ümü hic bir yere degismem ama olsun hihih. orayla ilgili aklimda bir sürü görüntü var ama pek olay yok. ku$lara ekmek atisim, upuzun merdivenleri cikisimiz, adamin birinin chalmers sokaginin önünden gectikten 30 saniye sonra bize o sokagin yerini sormasi ve bizim 40 yillik göteborg'lu gibi göstermemiz var ama hala akimda (:

göteborg'da yeterince vakit geciremeden (neye göre kime göre) dönüs yoluna ciktik. yola tam jönköping'e sampiyonlar ligi yari finaline yetisecek sekilde ciktik. sehre varinca arabayla $öyle bir dolasip ilk buldugumuz irish pub'a girdik. güzel bir yemek esliginde barcelona'nin inter'e 3-1 yenilmesini izleyip kös kös (bu benim) tekrar yola ciktik. gecenin bir vakti eve varip küt diye uyumusuzdur herhalde, ya ne olacagidi?

ertesi gün bir kez daha arabayi europcar'a, onur'un ucusunu küllere teslim edip sonraki birkac gün yine stockholm icinde takildik. sanirim. cünkü fotograflar burada bitiyor. ondan sonra sadece tarhana corbasi, biftek ve cipura görünüyor resimlerde. bu da 3 gün daha gecirdik demek oluyor ama o kisim icin biraz daha yardim almam lazim sanirim. ha benim hayatimdan cok memnun olarak uyudugum sinema filmi vardi mesela o arada. clash of the titans'i izlemeyin. hele 3 boyutlu, hic kasmayin.
..carsamba gunu hava kapaliydi, evde kaldik sanirim. persembe gunu cikip ogleyin yehova sahitlerinin brosurunu buldugumuz bankta gunes panellerini acip biraz sarj olduk. yeraltindaki kafede sen birseyler ictin, ben tatli yedim. orda buldugumuz dergi ustunden sen sizin su resimli mesimli oyun kartlarini falan anlattin bana. sonra cikip systembolaget bankasinda siraya girdik. (r: bu cumaydi) ikinci sinemaya gidisimiz carsamba aksami miydi acaba. cunku persembe degildi. hmmm.. 
hakkaten $u systembolaget macerasi ilgincti. isvec'te herhangi bir dükkandan alkollü icecek satin almak mümkün degil. alelade bir marketten alsan alsan düsük alkollü bira alirsin. bu adi gecen dükkanlar da oldukca kisitli saatlerde hizmet veriyor. haftaici 6-7'ye haftasonu öglene kadar vs. öyle gece yarisi tekele gider gibi cikip icki bulunamiyor yani sokaklarda. bu gittigimiz dükkan gördügüm diger market benzeri systembolagetler gibi de degildi. iceri girip bankalardaki gibi bir cihazdan sira numarasi alip dikiliyorsun. sira olayi mühim, zira bize sira gelmesine daha 60 kisi vardi ilk numara aldigimizda. beklerken vitrinlerden ve koca dergi boyutlarinda bir katalogdan satin almak istedigin ickilerin kod numarasina bakiyorsun. siran gelince de kuzu kuzu alip cikiyorsun. belki de dükkan gamla stan'in ortasinda oldugu ve cuma aksami insanlarin alkol satin alma orani fazla oldugu icin yarim saatten cok bekledik orada iki sise sarap alacagiz diye. bizim icin turistik bir olaydi ama her hafta cekilmez dogrusu. yoksa?

ikinci sthlm cikartmasinda ilk misafirin sonuna geldik, esen kalin!

Hiç yorum yok: