hani amariga'nin dünyanin jandarmasi gibi davranmasina sinir oluruz ya, yine de "acaba $u ülkenin ba$ina gecen adam bu kez evil olmayabilir mi?" umudu da icimizde yok degil. yani muhakkak bizim bilmedigimiz bir takim gücler adami getirip oraya koymustur ama bu sefer dünyanin ebesini skmesini ön $art ko$mami$ olsalar mesela? -evet hafif saftaronluk bünyede mevcut, test edildi onaylandi-
obama efendi rakiplerine karsi elbette tercih edebilecegimiz bir isimdi ama secimi kazandigi anda kendisine killanmak zorunda kalmi$tim. $imdiye kadar da pek bir ilimli, pek bir iyi niyetli görünmeyi sürdürüyor ama ben yine de gardimi dü$ürmüyorum. her an bir piclik cikacaktir diye. yine de o naif umut -sadece ebemizi skmeye gelmemis olmasi umudu- ile kendimce senaryolar yaziyorum bazen. gercekten gözümü boyamak istiyorsa obama efendinin cikip "with great power comes great responsibility" demesini bekliyorum mesela. "hepinizi kurtaricam ulan bu bataktan" demesin, ama hic olmazsa..
sadece bir devlet baskaninin örümcek adam'i bir anmis olmasini istiyor da olabilirim, emin degilim. ezik mezik, gönüllerin $ampiyonu spaaaydir meen, spaaydir meen.
not: bugün televizyon tarihinin en kötü anlarindan birine daha denk geldim, ucuyorum ömercigim'den sonra kullanmak icin can attigim ikinci bir repligim oldu. yemekteyiz programinda adamin biri masa cizik diye olay cikardiktan sonra "damak tadim kacti, bir gurmeligim gitti!" dedi.. :|
29 Eylül 2009 Salı
25 Eylül 2009 Cuma
güzellik ba$a bela
efendim güzellik ba$a bela (sanal ortamda degerli gibi hiriltili hiriltili gülünememesi cok yazik), acikliycam sonra neden oldugunu.. fantaaziye gerek yok, acikli bi$ey bu. hı hı gercekten.
...
eveet i$imi gücümü hallettigime göre konuya aciklik getirebilirim. $im'i $öyle: "insan psikolojisi"! zaten kendini saldigin günlerde aynaya bakip yine göte döndügünü* görünce kendiliginden bir tatsizlik ya$aniyor. onun di$inda bir de sagina soluna hafif bi ceki düzen verip "ana ne güzelim lan" dedigin zamanlarda da bi sevgilinin eksikligi hissediliyor hemen. "ee nabalim yani, kime ne fayda :/" diyesi geliyor insanin sür'atle.
bu da böyle bi animdir.
* emir kipinde $ahane olmadi mi bu? "kit'a dur!" gibi otoriter bir tavirla söyleye söyleye gez, öyle güzel.. "göte dön!"
...
eveet i$imi gücümü hallettigime göre konuya aciklik getirebilirim. $im'i $öyle: "insan psikolojisi"! zaten kendini saldigin günlerde aynaya bakip yine göte döndügünü* görünce kendiliginden bir tatsizlik ya$aniyor. onun di$inda bir de sagina soluna hafif bi ceki düzen verip "ana ne güzelim lan" dedigin zamanlarda da bi sevgilinin eksikligi hissediliyor hemen. "ee nabalim yani, kime ne fayda :/" diyesi geliyor insanin sür'atle.
bu da böyle bi animdir.
* emir kipinde $ahane olmadi mi bu? "kit'a dur!" gibi otoriter bir tavirla söyleye söyleye gez, öyle güzel.. "göte dön!"
eindhoven'i seviyore!
evet sira geldi $u malum hollanda gezisine.. konserden baska hic bir isim gücüm olmayan bir persembeydi ama ben yine de o gariban günden bir telas firtinasi yaratmayi basardim. evden o kadar alelacele cikmama ragmen, erkenden orada olma umutlarim 4 saat süren yolculukla az biraz tökezlese de, koray'la cimlerde bikac sigara tüttürme, gelen geceni cekistirme, polis hakkinda ileri geri konusma ve kot pantelon hakkinda derinlemesine cözümlemeler yapma keyfini kacirmadim. deniz de gelince konser alanina girip direk yiyecek standlarina yöneldik.
sefalet yuvasi festivallerden sonra o goffert park nasil medeni, nasil ultra modern, nasil allah allaaah geldi anlatamam. binbir cesit yiyecek ve icecege, oldukca makul fiyatlarla ve acayip hizli sekilde ulasiyorsunuz. tuvaletler saatler sonra bile temizligiyle, sabun ve kagit havlu her daim varligiyla gözleri ya$artiyordu. ben yolda yaptigim burger king hayvanliginin ardindan yemek yemedim ama önce kafam kadar bir meyve $eysi alip, tüm meyvelerin tadinin gercekten tuttuguna sevinerek onu hallettim. birkac bira ve sigaranin ardindan ozan da geldikten sonra da masumca deniz'e bir kahve ve muffin sirasinda eslik edeyim dedim. avcumun icini tamamen kaplayan nefis muffin'i yerken suratima öyle bir nur dü$mü$ ki, mutlulugumu görünce epeyce üstüme güldüler. "yaa bak aslinda mutlu olmak ne kadar kolaymis, mutlulugu muffin'de buldum" diye düsünüp arkasindan birer muffin ve kahve daha patlattim. muffin mutlulugu terimi de hayatima böylece girmis oldu (: zorda kalanlara duyrulur!
konserin baslamasina yakin ortalara dogru ilerleyip insancil bir mesafeden, tenhada takilmayi tercih ettik. yine cok güzel bir konser oldu. sahnenin ve ekranlarin kullanilisi festivaldekinden cok daha görkemliydi. chris denen sempatik
essek sipasi da yine tatli sözlerle kalbimizi calmaya kalkti. yine piyanosu basinda kicini yere koydugu anlarda bile hop hop hoplayarak enerjisine hayret ettirdi. cok güzel caldilar, söyledik. arada yine ortalarda bir platforma cikip billie jean ve will'den sarkilar fasli yaptilar. konser cikisinda da herbirimize birer lefraytlefrayt cd'si verip bizi ihya ettiler. bu kez konfeti kelebekler yakinima düsmedi ama cd kapagindaki kelebekleri fitifitifiti diye sallayinca gayet canli oldular.
konser sonrasi büyük bir güruh icinde park yerine dogru ilerlerken ozan'in suratima baka baka "simdi almanya'dan da bir sürü hirt gelmistir" demesiyle haftasonunun gayet neseli gececegi belli olmustu.
eve döndükten sonrasi pek net degil ama ozan'in yariladigi avrupa haritasi puzzle'ini gözüme kestirdigimi hatirliyorum. sabaha dogru son derece dikkatle, pisssmi diyerek ozan'in dubleks evinin $ahsima ait katina ciktim ($ekil 1a) öglen hala yukarda olusumun sevinciyle uyandim. cuma günü herkesler i$inde gücündeyken ben internetlerin azizligi yüzünden calisamayinca cok güzel tembellik ettim. bol bol eurosport izleyip bir o tarafa bir bu tarafa yattim. 3 gibi hadi cikip bir markete gideyim dedigim sirada puzzle yine gözüme ilisince "dur bi iki parca koyayim ya" dedigimi hatirliyorum. sonrasi.. saat 5 bucukta denizlere ayip olacak gideyim artik diyip cikabildim i$te.. iskandinavya, ispanya ve ortadoguda büyük ilerlemeler kaydettim, onlari bozmaya kiyamadim ama yaptiklarimin geri kalanini tekrar kutuya atip olay mahallinden hemen uzaklastim.
cuma aksami sofra dolusu leziz cin yemegi*, kelle ba$i 1.x $i$e $arap ve bimnemkacar bira üstüne kiral bi muhabbetle nefis gecti. bir ara balkon parmakliklarinin arkasinda yere oturmus sigara dumanini disarlara üflerken görü$mecim ye$il sogan göndermi$ moduna giri$im de gözümden kacmadi.
sabaha karsi eve dönerken girip sigara almak zorunda kaldigim gay barda "ben gay miyim acaba? yeooouvv.. macoyum lan!" demedigime cok pisman oldum..
sabah o sarhosluga ragmen 1 saat dönüp uyuyamayinca bir daha asagi inip televiziyayi actim. eurosport'ta williams kardeslerden kücük cirkefin maci vardi, onu izlerken mis gibi uyumusum. sabah uyandigimda ayni macin tekrari vardi. ozan daha uyanmadi diye sessiz sessiz onu izlerken macin asagi yukari ayni yerinde yine sizmisim. öglen nefis bi kahvaltinin ardindan yeterince tembellik ettikten sonra kendimizi sokaga atabildik.
ögleden sonrayi cok sakiin, güle$li sokaklarda dolanarak, hic ihtiyacim olmayan garip seyler satin alarak, güle$li kafelerde kahveler icip, muhabbet ederek gecirdik. wilhelmina meydani'na giderken ev dekorasyonu ivir ziviri satan bir dükkana girip "anaa bildigin cay tabaa lan", "yuuh bi mum icin anamin nikahini istiyolar" seklinde standart öküzlüklerimizi yapmis cikiyorduk ki kapinin hemen yaninda bir seylere bakip oyalanmami firsat bilen ozan artik yillarca ugra$sa unutturamayacagi sekilde tarih yazdi: duvardaki belden yukarisi ciplak afrikali kadin i$ci fotografini eliyle göstere göstere "memeeeee" diye bagirmasiyla arkamizdaki kasada laptopuyla ilgileniyormus gibi yapan tezgahtar cocugun puhaahaaa diye kopmasi bir oldu. "allah seni bildigi gibi yapsin yürü yürü rezil ettin bizi" diye ite kaka cikardim kendisini dükkandan.
tatar ramazan'da birer kahve ictikten sonra, thom yorke'un eli yüzü düzgününün calistigi trafalgar'da bira yaninda mükemmel lezzetli, asiri sagliksiz abur cubur keyfi yaptik. aksam gencler yine trafalgar'a gidelim deyince ehee tabi niye olmasin diye gittim tabi (: ozan'dan etkilenmis olsam gerek, gecenin ilerleyen saatlerinde ben de ~thom efendi 30 santim uzagimdayken elimle göstere göstere "bu da evsiz barksiz degildir herhalde" demis olsam da memeee diye bagirmadigim icin bardaklari isaret ediyormus gibi yapip rezil olmaktan siyirabildim. gece dönüste ozan'la emekli gibi kavga dögüs ederek puzzle'i bitirdik de huzur bulduk.
pazar günü son anda belcika'ya, özgür'le cevahir'in yanina gitmenin direginden dönüp (100 kmlik yolu 2,5 saatte götürmek icin bir de 37 euromu isteyen hollanda/belcika tren isletmelerine bir kez daha teessüflerimi iletiyorum) sallana sallana evime döndüm.
valla her gün de dus aldim ama artik ozan yattigim yatagi yorgani, ordayken giydiklerimi filan konustugumuz gibi yakmistir herhalde (((: hatta denizlerde dus aldiktan sonra saca sürülecek akil isteyisime gülüsmüstük ama, gercekten ihtiyacim olan oymus. ertesi gün cantamda taa dortmundlardan tasiyip getirdigim sac köpügü dururken ozan'dan da briyantinimsi bir sey alip zar zor kafama sürmeye calismamin baska aciklamasi olamaz.
unutmak istemedigim o kadar cok detay var ki yaz yaz boku cikti cikiyor (: bir kismi da hatira olarak kalmaya calissin. türkcemizi koruyanzi/türkceyi seviyore projesine de son derece ciddi yaklastigim icin onu yakinda elle tutulabilir hale getirecegimden eminim. o yüzden simdilik es geciyorum kendisini.
* sate sosu diye endonezya i$i bir sey var, allah sizi inandirsin ekmege sürer yerim, yiycem hatta, deniz aldi cebime koydu sagolsun.
sefalet yuvasi festivallerden sonra o goffert park nasil medeni, nasil ultra modern, nasil allah allaaah geldi anlatamam. binbir cesit yiyecek ve icecege, oldukca makul fiyatlarla ve acayip hizli sekilde ulasiyorsunuz. tuvaletler saatler sonra bile temizligiyle, sabun ve kagit havlu her daim varligiyla gözleri ya$artiyordu. ben yolda yaptigim burger king hayvanliginin ardindan yemek yemedim ama önce kafam kadar bir meyve $eysi alip, tüm meyvelerin tadinin gercekten tuttuguna sevinerek onu hallettim. birkac bira ve sigaranin ardindan ozan da geldikten sonra da masumca deniz'e bir kahve ve muffin sirasinda eslik edeyim dedim. avcumun icini tamamen kaplayan nefis muffin'i yerken suratima öyle bir nur dü$mü$ ki, mutlulugumu görünce epeyce üstüme güldüler. "yaa bak aslinda mutlu olmak ne kadar kolaymis, mutlulugu muffin'de buldum" diye düsünüp arkasindan birer muffin ve kahve daha patlattim. muffin mutlulugu terimi de hayatima böylece girmis oldu (: zorda kalanlara duyrulur!
konserin baslamasina yakin ortalara dogru ilerleyip insancil bir mesafeden, tenhada takilmayi tercih ettik. yine cok güzel bir konser oldu. sahnenin ve ekranlarin kullanilisi festivaldekinden cok daha görkemliydi. chris denen sempatik
essek sipasi da yine tatli sözlerle kalbimizi calmaya kalkti. yine piyanosu basinda kicini yere koydugu anlarda bile hop hop hoplayarak enerjisine hayret ettirdi. cok güzel caldilar, söyledik. arada yine ortalarda bir platforma cikip billie jean ve will'den sarkilar fasli yaptilar. konser cikisinda da herbirimize birer lefraytlefrayt cd'si verip bizi ihya ettiler. bu kez konfeti kelebekler yakinima düsmedi ama cd kapagindaki kelebekleri fitifitifiti diye sallayinca gayet canli oldular.
konser sonrasi büyük bir güruh icinde park yerine dogru ilerlerken ozan'in suratima baka baka "simdi almanya'dan da bir sürü hirt gelmistir" demesiyle haftasonunun gayet neseli gececegi belli olmustu.
eve döndükten sonrasi pek net degil ama ozan'in yariladigi avrupa haritasi puzzle'ini gözüme kestirdigimi hatirliyorum. sabaha dogru son derece dikkatle, pisssmi diyerek ozan'in dubleks evinin $ahsima ait katina ciktim ($ekil 1a) öglen hala yukarda olusumun sevinciyle uyandim. cuma günü herkesler i$inde gücündeyken ben internetlerin azizligi yüzünden calisamayinca cok güzel tembellik ettim. bol bol eurosport izleyip bir o tarafa bir bu tarafa yattim. 3 gibi hadi cikip bir markete gideyim dedigim sirada puzzle yine gözüme ilisince "dur bi iki parca koyayim ya" dedigimi hatirliyorum. sonrasi.. saat 5 bucukta denizlere ayip olacak gideyim artik diyip cikabildim i$te.. iskandinavya, ispanya ve ortadoguda büyük ilerlemeler kaydettim, onlari bozmaya kiyamadim ama yaptiklarimin geri kalanini tekrar kutuya atip olay mahallinden hemen uzaklastim.
cuma aksami sofra dolusu leziz cin yemegi*, kelle ba$i 1.x $i$e $arap ve bimnemkacar bira üstüne kiral bi muhabbetle nefis gecti. bir ara balkon parmakliklarinin arkasinda yere oturmus sigara dumanini disarlara üflerken görü$mecim ye$il sogan göndermi$ moduna giri$im de gözümden kacmadi.
sabaha karsi eve dönerken girip sigara almak zorunda kaldigim gay barda "ben gay miyim acaba? yeooouvv.. macoyum lan!" demedigime cok pisman oldum..
sabah o sarhosluga ragmen 1 saat dönüp uyuyamayinca bir daha asagi inip televiziyayi actim. eurosport'ta williams kardeslerden kücük cirkefin maci vardi, onu izlerken mis gibi uyumusum. sabah uyandigimda ayni macin tekrari vardi. ozan daha uyanmadi diye sessiz sessiz onu izlerken macin asagi yukari ayni yerinde yine sizmisim. öglen nefis bi kahvaltinin ardindan yeterince tembellik ettikten sonra kendimizi sokaga atabildik.
ögleden sonrayi cok sakiin, güle$li sokaklarda dolanarak, hic ihtiyacim olmayan garip seyler satin alarak, güle$li kafelerde kahveler icip, muhabbet ederek gecirdik. wilhelmina meydani'na giderken ev dekorasyonu ivir ziviri satan bir dükkana girip "anaa bildigin cay tabaa lan", "yuuh bi mum icin anamin nikahini istiyolar" seklinde standart öküzlüklerimizi yapmis cikiyorduk ki kapinin hemen yaninda bir seylere bakip oyalanmami firsat bilen ozan artik yillarca ugra$sa unutturamayacagi sekilde tarih yazdi: duvardaki belden yukarisi ciplak afrikali kadin i$ci fotografini eliyle göstere göstere "memeeeee" diye bagirmasiyla arkamizdaki kasada laptopuyla ilgileniyormus gibi yapan tezgahtar cocugun puhaahaaa diye kopmasi bir oldu. "allah seni bildigi gibi yapsin yürü yürü rezil ettin bizi" diye ite kaka cikardim kendisini dükkandan.
tatar ramazan'da birer kahve ictikten sonra, thom yorke'un eli yüzü düzgününün calistigi trafalgar'da bira yaninda mükemmel lezzetli, asiri sagliksiz abur cubur keyfi yaptik. aksam gencler yine trafalgar'a gidelim deyince ehee tabi niye olmasin diye gittim tabi (: ozan'dan etkilenmis olsam gerek, gecenin ilerleyen saatlerinde ben de ~thom efendi 30 santim uzagimdayken elimle göstere göstere "bu da evsiz barksiz degildir herhalde" demis olsam da memeee diye bagirmadigim icin bardaklari isaret ediyormus gibi yapip rezil olmaktan siyirabildim. gece dönüste ozan'la emekli gibi kavga dögüs ederek puzzle'i bitirdik de huzur bulduk.
pazar günü son anda belcika'ya, özgür'le cevahir'in yanina gitmenin direginden dönüp (100 kmlik yolu 2,5 saatte götürmek icin bir de 37 euromu isteyen hollanda/belcika tren isletmelerine bir kez daha teessüflerimi iletiyorum) sallana sallana evime döndüm.
valla her gün de dus aldim ama artik ozan yattigim yatagi yorgani, ordayken giydiklerimi filan konustugumuz gibi yakmistir herhalde (((: hatta denizlerde dus aldiktan sonra saca sürülecek akil isteyisime gülüsmüstük ama, gercekten ihtiyacim olan oymus. ertesi gün cantamda taa dortmundlardan tasiyip getirdigim sac köpügü dururken ozan'dan da briyantinimsi bir sey alip zar zor kafama sürmeye calismamin baska aciklamasi olamaz.
unutmak istemedigim o kadar cok detay var ki yaz yaz boku cikti cikiyor (: bir kismi da hatira olarak kalmaya calissin. türkcemizi koruyanzi/türkceyi seviyore projesine de son derece ciddi yaklastigim icin onu yakinda elle tutulabilir hale getirecegimden eminim. o yüzden simdilik es geciyorum kendisini.
* sate sosu diye endonezya i$i bir sey var, allah sizi inandirsin ekmege sürer yerim, yiycem hatta, deniz aldi cebime koydu sagolsun.
21 Eylül 2009 Pazartesi
günlerin köpüü
zaman acayip hizli gecerken, unutmak istemedigim -ve pek cok istedigim- bir ton $ey oluyor, bir yerlere not düsmeyince unutmamak gereken anlari unutuyor bazen insan. anlatmam gereken bir stuttgart ve bir hollanda ziyareti var daha. cünkü eminim dönüp okudukca cok sevinip cok gülecegim.
stuttgart keyfi 2 saat trafikte oturup bekledigimiz bir yolculukla basladi ama sonrasinda cok daha keyifli "oturma"larla sürdü. oturmaya mi geldik? evet! cuma aksami stuttgart hbf'ye varir varmaz ilk hosgeldinimi genc bir kiz deyiverdi. özlem ve kader'i beklerken tuvalette makyaj yaptigimi görünce "bu aksam nerelere gidiyorsun böyle?" diye sordu. "valla daha bismillah, stuttgart'a geleli 10 dakika oldu, nereye gidecegimi arkadaslar bilecek" dedim. "oo hosgeldin, güzeldir buralar" dedi ben de "oo schwaben beni sasirtiyor" diyerek basladim tatilime. (:
kizlarla hemen planladigimiz gibi mocca'ya damlayip orada da epey bir miktar sasiriverdik. yani ben sasirdim en azindan. kiral bir mekan, mekan dolusu eglenen türk ve bir kö$eye sikismis, mis gibi eglenceli sarkilar calan türk bir grup. bizim muhitte türkce canli müzik deyince kürtlü bardan* baska bir sey akla gelmiyor (: ayakta dikilmekten, önce bir kenarda iki koltuk, bir pufa, derken koca bir masaya terfi ettik. kader cikip $ahane sesiyle güzel sarkilar söyledi, kizlar(ve denizhan (:) $ikir $ikir oynadilar, bi sürü muhabbet ve dedikodu ettik, sokak faslini da corbacida bitirdikten sonra büssürü kiz eve gidip muhabbete devam ettik. özlem'in mükemmel koltugunun mükemmel minderine kafami koyup sabah ayni sekilde uyandim. (:
cumartesi $ahane bi gündü, umut ve esin'li süper bi kahvaltinin ardindan kahveler icildi, daha önce bahsettigim filmlerden wristcutters izlenip bol bol kikirdandi, ha ciktik ha cikacagiz derken aksam yemegi de evde yendi ve boool bol sarap esliginde muhabbet edildi. evvet! oturmaya geldik! sabaha karsi özlem'le oturup 8 patates efsanesini yaratan fin filmi gecmisini unutan adam'i izledik. sabah ben yine cok sevgili yastigima sarilip tatli bi uyku uyudum.
pazar sabahi kahvalti nerde edilecek
kavgasinda denizhan galip geldi ve sagolsun bizi mükellef bi sofrada agirladi. kahvaltidan sonra bir de baktik ki gün bitiyor, stuttgart'in cumhuriyet meydani schlossplatz'i $öyle bir görüp waranga'da bir kahvenin ardindan yola düsmüstüm bile. tadi damagimda kaldi, güzel bi havada o meydana tekrar gitmem lazim.
haftasonunun highlight'lari $öyleydi:
* kader'in sarkilari. ordayken defalarca dinledik ama kayitlari olmadigi icin evlerimize geldimizde boynu bükük kaldik. alli morlu sarkinin adini kendimce küsme koydum. kendisi ne der bilemem (: elele verip kendisine albüm yapma karari aldik, seferberlik ilan edildi!
* yan kom$u jan efendi geyikleri bitmedi, ben kendilerine mümkün oldugunca ters ters bakmaya calistim ama sanirsam kizlar benle cok eglendiler (: "yazik ama ya, cok schwab!"
* 5 kiz dönerciye dalip "biz denizhan'a gelmistik" deyince dönercinin "vay hepiniz ona mi geldiniz? denizhanima bak masallah" diye afallamasi (:
* ucan kiz rana! (:
* özlem'in $ahane terasinda ultra teknolojik $ezlongda az kalsin takla atan rana. bunun da belgesi var. aha buyrun! (:
* 4 saat boyunca tek kelime etmemi gerektirmeyen kiral bir mitfahr ekürisi.
niye bitti ya? :|
bir de bundan geri kalmayan hollanda gezisi var ki onu da anlatmazsam catlarim, cünkü kürtlü barindan, "gay miyim ben acaba?"ya, "memeeee"den, muffin mutluluguna, saca sürülecek akildan, türkcemizi koruyanziye gülmekten kirildigim bir haftasonu oldu. (:
haa bir de almanya'dan gelen hirtlar var ki, hic sormayin.. ((:
not1: fotograflar yine özlem'den..
not2: allah belami versin, keyifli kelimesini kullanmisim $u yazida. ama keyfim yerinde gibi hani, o $ekilde. öyle kullanmayi severim bu lafi. öyle! cok ba$arili rana, biravo. ölücem galiba.
stuttgart keyfi 2 saat trafikte oturup bekledigimiz bir yolculukla basladi ama sonrasinda cok daha keyifli "oturma"larla sürdü. oturmaya mi geldik? evet! cuma aksami stuttgart hbf'ye varir varmaz ilk hosgeldinimi genc bir kiz deyiverdi. özlem ve kader'i beklerken tuvalette makyaj yaptigimi görünce "bu aksam nerelere gidiyorsun böyle?" diye sordu. "valla daha bismillah, stuttgart'a geleli 10 dakika oldu, nereye gidecegimi arkadaslar bilecek" dedim. "oo hosgeldin, güzeldir buralar" dedi ben de "oo schwaben beni sasirtiyor" diyerek basladim tatilime. (:
kizlarla hemen planladigimiz gibi mocca'ya damlayip orada da epey bir miktar sasiriverdik. yani ben sasirdim en azindan. kiral bir mekan, mekan dolusu eglenen türk ve bir kö$eye sikismis, mis gibi eglenceli sarkilar calan türk bir grup. bizim muhitte türkce canli müzik deyince kürtlü bardan* baska bir sey akla gelmiyor (: ayakta dikilmekten, önce bir kenarda iki koltuk, bir pufa, derken koca bir masaya terfi ettik. kader cikip $ahane sesiyle güzel sarkilar söyledi, kizlar(ve denizhan (:) $ikir $ikir oynadilar, bi sürü muhabbet ve dedikodu ettik, sokak faslini da corbacida bitirdikten sonra büssürü kiz eve gidip muhabbete devam ettik. özlem'in mükemmel koltugunun mükemmel minderine kafami koyup sabah ayni sekilde uyandim. (:
cumartesi $ahane bi gündü, umut ve esin'li süper bi kahvaltinin ardindan kahveler icildi, daha önce bahsettigim filmlerden wristcutters izlenip bol bol kikirdandi, ha ciktik ha cikacagiz derken aksam yemegi de evde yendi ve boool bol sarap esliginde muhabbet edildi. evvet! oturmaya geldik! sabaha karsi özlem'le oturup 8 patates efsanesini yaratan fin filmi gecmisini unutan adam'i izledik. sabah ben yine cok sevgili yastigima sarilip tatli bi uyku uyudum.
pazar sabahi kahvalti nerde edilecek
kavgasinda denizhan galip geldi ve sagolsun bizi mükellef bi sofrada agirladi. kahvaltidan sonra bir de baktik ki gün bitiyor, stuttgart'in cumhuriyet meydani schlossplatz'i $öyle bir görüp waranga'da bir kahvenin ardindan yola düsmüstüm bile. tadi damagimda kaldi, güzel bi havada o meydana tekrar gitmem lazim.
haftasonunun highlight'lari $öyleydi:
* kader'in sarkilari. ordayken defalarca dinledik ama kayitlari olmadigi icin evlerimize geldimizde boynu bükük kaldik. alli morlu sarkinin adini kendimce küsme koydum. kendisi ne der bilemem (: elele verip kendisine albüm yapma karari aldik, seferberlik ilan edildi!
* yan kom$u jan efendi geyikleri bitmedi, ben kendilerine mümkün oldugunca ters ters bakmaya calistim ama sanirsam kizlar benle cok eglendiler (: "yazik ama ya, cok schwab!"
* 5 kiz dönerciye dalip "biz denizhan'a gelmistik" deyince dönercinin "vay hepiniz ona mi geldiniz? denizhanima bak masallah" diye afallamasi (:
* ucan kiz rana! (:
* özlem'in $ahane terasinda ultra teknolojik $ezlongda az kalsin takla atan rana. bunun da belgesi var. aha buyrun! (:
* 4 saat boyunca tek kelime etmemi gerektirmeyen kiral bir mitfahr ekürisi.
niye bitti ya? :|
bir de bundan geri kalmayan hollanda gezisi var ki onu da anlatmazsam catlarim, cünkü kürtlü barindan, "gay miyim ben acaba?"ya, "memeeee"den, muffin mutluluguna, saca sürülecek akildan, türkcemizi koruyanziye gülmekten kirildigim bir haftasonu oldu. (:
haa bir de almanya'dan gelen hirtlar var ki, hic sormayin.. ((:
not1: fotograflar yine özlem'den..
not2: allah belami versin, keyifli kelimesini kullanmisim $u yazida. ama keyfim yerinde gibi hani, o $ekilde. öyle kullanmayi severim bu lafi. öyle! cok ba$arili rana, biravo. ölücem galiba.
9 Eylül 2009 Çarşamba
ne olacak bu san marino'nun hali?
yine 7 yemi$. al lüksemburg'u, vur onlara..
prag'da müthis 5 gün gecirdim demistim. cok kisaca anlatayim da kiskanin.
1.gün: havaalanindan cok düdük, tingir mingir bir otobüsle metroya, metroyla bir kac durak sonra sehir merkezine vari$. henüz kalacak yerim olmadigi icin $ehir merkezinde saga sola bakarak, hostel arayarak aylak aylak sokaklarda gezi$. köprü tabelasi görüp "aaa $urda süslü bi köprü varmi$ dur oraya gideyim" deyi$, köprünün ortasina kadar gelip "dur lan napiyorum ben, dönüp bi hostel bulayim, cantayi mantayi birakayim, insan gibi gezeyim" deyi$. böylece karluv most'tan (karl'in köprüsü. charles bridge'mi$ peh!) $ehre geri dönü$, karlova sokaginda ilk gördügüm hostele yerle$mec. konser biletimi aldiktan sonra ozanlarla bulusup yemeye, icmeye, gezmeye baslayi$. süslü saatin düdük havarilerinin fotografini ceki$.
2.gün: güne$li mis gibi bir havada kaleye cikip, sagda solda amacsizca gezip tadini cikardigimiz, öglen yemeginde kafka's castle denen malikanede $ahane bi makarna ziyafeti cektigimiz bir gündüz oldu.
ak$ami ayri. yine anlatamiycam ben bu konseri sanirim. gecen sene festivalden sonra oldugu gibi. o kadar cok $ey ü$ü$üyor ki kafama anlatmaya kalktigimda, olmuyor bir türlü. o bulundugum ani anlatmaya kalktigimda renklerden, kokulardan, seslerden, bi serinlikten, bi sicakliktan, bir sürü bi$iylerden bahsetmem gerekiyor anlayacaginiz, o da öyle kolay olmuyor. yalniz $unu o gün de söylemistim, daha konser bitmeden bir sonraki konser nerde, ne zaman diye düsünmeye baslamistim. bagimlilik oldu iyice. rh+.
4.gün: öglene kadar uyuyup tüm ögleden sonrayi nehir kenarinda ne$eli bi abinin canli müzigi esliginde bira icerek ve ne kadar sicak olduguna $a$irarak gecirdik. tüm gün yaptigimiz baska bir sey yoktu. harika bir gündü yani.
5.gün: 4 saat $ahane bi müze gezip üstüne de bol miktarda alkol ile kafayi da günü de güzel bitirdik.
sözün özü tam olmasi gerektigi gibi bir tatildi, ne eksik ne fazla. birisi kisaca mi demi$ti ya?
prag'da müthis 5 gün gecirdim demistim. cok kisaca anlatayim da kiskanin.
1.gün: havaalanindan cok düdük, tingir mingir bir otobüsle metroya, metroyla bir kac durak sonra sehir merkezine vari$. henüz kalacak yerim olmadigi icin $ehir merkezinde saga sola bakarak, hostel arayarak aylak aylak sokaklarda gezi$. köprü tabelasi görüp "aaa $urda süslü bi köprü varmi$ dur oraya gideyim" deyi$, köprünün ortasina kadar gelip "dur lan napiyorum ben, dönüp bi hostel bulayim, cantayi mantayi birakayim, insan gibi gezeyim" deyi$. böylece karluv most'tan (karl'in köprüsü. charles bridge'mi$ peh!) $ehre geri dönü$, karlova sokaginda ilk gördügüm hostele yerle$mec. konser biletimi aldiktan sonra ozanlarla bulusup yemeye, icmeye, gezmeye baslayi$. süslü saatin düdük havarilerinin fotografini ceki$.
2.gün: güne$li mis gibi bir havada kaleye cikip, sagda solda amacsizca gezip tadini cikardigimiz, öglen yemeginde kafka's castle denen malikanede $ahane bi makarna ziyafeti cektigimiz bir gündüz oldu.
ak$ami ayri. yine anlatamiycam ben bu konseri sanirim. gecen sene festivalden sonra oldugu gibi. o kadar cok $ey ü$ü$üyor ki kafama anlatmaya kalktigimda, olmuyor bir türlü. o bulundugum ani anlatmaya kalktigimda renklerden, kokulardan, seslerden, bi serinlikten, bi sicakliktan, bir sürü bi$iylerden bahsetmem gerekiyor anlayacaginiz, o da öyle kolay olmuyor. yalniz $unu o gün de söylemistim, daha konser bitmeden bir sonraki konser nerde, ne zaman diye düsünmeye baslamistim. bagimlilik oldu iyice. rh+.
3.gün: valla sokaklarda dolandigimizi hatirliyorum ama nereleri gezdigimizi hic hatirlamiyorum. aksamüstü karluv most'un karsisindaki bir kilisede cok güzel eserlerden olusan minik bir klasik müzik konseri dinleyip, üzerine tesadüfen minik bir mekan ve burcak denen $ahane bir icki kesfettik. eger yolunuz prag'a düserse $u minik dükkana ugramadan gecmeyin derim, hem acayip ucuz hem de ickileri acayip lezzetli.
4.gün: öglene kadar uyuyup tüm ögleden sonrayi nehir kenarinda ne$eli bi abinin canli müzigi esliginde bira icerek ve ne kadar sicak olduguna $a$irarak gecirdik. tüm gün yaptigimiz baska bir sey yoktu. harika bir gündü yani.
5.gün: 4 saat $ahane bi müze gezip üstüne de bol miktarda alkol ile kafayi da günü de güzel bitirdik.
sözün özü tam olmasi gerektigi gibi bir tatildi, ne eksik ne fazla. birisi kisaca mi demi$ti ya?
8 Eylül 2009 Salı
uçuyorum ömerciğim*
ranable on air
o kadar ki, bu kadar olur..
fotografi özlem, stuttgart'in orta yerinde, kleiner schlossplatz'daki waranga denen piyasa mekana nazir cekti. öyle yapti ki stuttgart bana dar gelsin, kacacak yer bulamayip dortmund'a geri döneyim.. ben de bu fotografi cektirdikten 5 dakka sonra kactim gittim ordan (: yeri gelmisken, fotografin adini da sanatci kendisi koydu, ben de bundan uygununu bulamazdim (((:
* vakti zamaninda turgay $eren mi birisi ömer üründül'e böyle dediydi de senelerdir $okunu üzerimden atamadim. kullanmak bugüne kismetmis..
6 Eylül 2009 Pazar
gecmi$ini kesen adam: a ranable story
haftasonu iki birbirinden enteresan film izledik.
bilek kesenler/wristcutters: a love story kesinlikle son zamanlarda izledigim en güzel filmdi. acayip orjinal konusunu mu, basrol oyuncularinin tatliliklarini mi, araba koltugunun altindaki kara deligi mi, yolun ortasina yatmis horul horul uyuyan ulu bilge tom waits'i mi anlatayim bilmem.. o ne$eli müzikler de tahmin ettigim gibi gogol bordello imi$, acayip de yaki$mi$. en kisa zamanda bir yerlerden edineyim, tekrar tekrar izleyeyim.
gecmisi olmayan adam'i da özlem'le sabahin 3 bucugunda uykuya gecme filmi olarak sectik ama tüm yavasligina, sakinligine ragmen film süresince uykuya dalmaya kiyamadik. "helsinki usulü sefalet" diz boyu olmasina ragmen insanin icini karartmayan cok garip bir filmdi. filmin highlight'i bahcesinden 8 patates hasat eden anadolu cocugu M ve ac kom$usunun diyaloguydu. kom$usu, "yemek icin sogan da lazim, ben sogan koyayim sen patates" teklifiyle geliyor ama gecmisi olmayan adamimiz 8 patatesin 3'ünü ki$a saklayacak , 2'sini yeniden ekecek("biz ciftciler gelecegi de düsünmek zorundayiz, siz $ehir cocuklari gibi günümüzü gün edemeyiz"), 3'üyle de yemek yapip irma yengeyi davet edecek(öss problemi mübarek:), o yüzden $ehir cocugu olmayi reddedip "ani yakala yahu!" diyen komsusuna "hadi canim, hadi arkadasim" cekiyor. ((:
haftasonundan anlatilmasi gereken daha bir ton $ey var ama $imdi yanniz evime geri dönmenin üzüntüsü icinde layikiyla anlatamam diye bir sey yazmiyorum. yalniz $urasi belli ki, bu gidi$ son olmayacak (:
bilek kesenler/wristcutters: a love story kesinlikle son zamanlarda izledigim en güzel filmdi. acayip orjinal konusunu mu, basrol oyuncularinin tatliliklarini mi, araba koltugunun altindaki kara deligi mi, yolun ortasina yatmis horul horul uyuyan ulu bilge tom waits'i mi anlatayim bilmem.. o ne$eli müzikler de tahmin ettigim gibi gogol bordello imi$, acayip de yaki$mi$. en kisa zamanda bir yerlerden edineyim, tekrar tekrar izleyeyim.
gecmisi olmayan adam'i da özlem'le sabahin 3 bucugunda uykuya gecme filmi olarak sectik ama tüm yavasligina, sakinligine ragmen film süresince uykuya dalmaya kiyamadik. "helsinki usulü sefalet" diz boyu olmasina ragmen insanin icini karartmayan cok garip bir filmdi. filmin highlight'i bahcesinden 8 patates hasat eden anadolu cocugu M ve ac kom$usunun diyaloguydu. kom$usu, "yemek icin sogan da lazim, ben sogan koyayim sen patates" teklifiyle geliyor ama gecmisi olmayan adamimiz 8 patatesin 3'ünü ki$a saklayacak , 2'sini yeniden ekecek("biz ciftciler gelecegi de düsünmek zorundayiz, siz $ehir cocuklari gibi günümüzü gün edemeyiz"), 3'üyle de yemek yapip irma yengeyi davet edecek(öss problemi mübarek:), o yüzden $ehir cocugu olmayi reddedip "ani yakala yahu!" diyen komsusuna "hadi canim, hadi arkadasim" cekiyor. ((:
haftasonundan anlatilmasi gereken daha bir ton $ey var ama $imdi yanniz evime geri dönmenin üzüntüsü icinde layikiyla anlatamam diye bir sey yazmiyorum. yalniz $urasi belli ki, bu gidi$ son olmayacak (:
4 Eylül 2009 Cuma
good times
hayal kirikligi, üzüntü ve muz kabugu.
"bo$ zamanlarimda sinema severleri döverim. cünkü cok severler sinemayi. kimse beni o kadar sevmedi."
good times - prag'dan alinabilecek onca hatira icinden bu en güzeliymis gibi geldi bana. "kendimle .a$$ak gecemeyeceksem kimle gececegim?" serimden nadide bir parca..
2 Eylül 2009 Çarşamba
haydi gel icelim!
plan bu.
b plani yok.
cuma'dan pazara stuttgart, yine özlem ve güzel sesli güzel arkadasi kader'le sakin sakin, tatli tatli* bikac gün gecirme $ansi. sakin dediysem, beklenebilecegi gibi bol müzikli ve alkollü olacak herhalde.
bu vesileyle yüksek sadakat'i de öpelim böyle $ahane bi $arki icin, $air burda ne demek istemi$ pek umrumda degil ama benim dinlemekten ve söylemekten cok zevk aldigim bi sarki oldu. eyvah! kalbimin ku$u ucmu$!! :| derken nasi icmem yahu? yine de bu evrende bi toz oldugumu bilmek cok rahatlatici.. (:
bugün çok yorulmuşsan
her yerde arayıp yine de bulamamışsan
o seni unutmuş, sen unutamamışsan
kalbinin kuşu uçmuş, sen tutamamışsan
haydi gel
haydi gel içelim
derdini al da gel
haydi gel içelim
bu evrende bir tozsun
tarih seni unutsun
haydi gel içelim
topla da gel (allah allah? :)
haydi gel içelim
hepsini al da gel
haydi gel içelim
mazi kalbinde yaraysa
unut artık ne varsa
haydi gel içelim
yerlere düşelim!!!
* öyle günleri düsününce aklima chill out lafi geliyo ama o lafa da, bazen müzik türüne de sinir oluyorum. o yüzden baska bir kelime düsünüyorum yerine kullanilabilecek, bulamiyorum..
b plani yok.
cuma'dan pazara stuttgart, yine özlem ve güzel sesli güzel arkadasi kader'le sakin sakin, tatli tatli* bikac gün gecirme $ansi. sakin dediysem, beklenebilecegi gibi bol müzikli ve alkollü olacak herhalde.
bu vesileyle yüksek sadakat'i de öpelim böyle $ahane bi $arki icin, $air burda ne demek istemi$ pek umrumda degil ama benim dinlemekten ve söylemekten cok zevk aldigim bi sarki oldu. eyvah! kalbimin ku$u ucmu$!! :| derken nasi icmem yahu? yine de bu evrende bi toz oldugumu bilmek cok rahatlatici.. (:
bugün çok yorulmuşsan
her yerde arayıp yine de bulamamışsan
o seni unutmuş, sen unutamamışsan
kalbinin kuşu uçmuş, sen tutamamışsan
haydi gel
haydi gel içelim
derdini al da gel
haydi gel içelim
bu evrende bir tozsun
tarih seni unutsun
haydi gel içelim
topla da gel (allah allah? :)
haydi gel içelim
hepsini al da gel
haydi gel içelim
mazi kalbinde yaraysa
unut artık ne varsa
haydi gel içelim
yerlere düşelim!!!
* öyle günleri düsününce aklima chill out lafi geliyo ama o lafa da, bazen müzik türüne de sinir oluyorum. o yüzden baska bir kelime düsünüyorum yerine kullanilabilecek, bulamiyorum..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)